8.8.14

DORAEMON CEPHESİNDE YENİ GELİŞMELER

Doraemon'la aramız açılalı epey olmuştu. Ne ben onu arayıp soruyordum ne de onun bana bir meyili vardı. Böyle böyle günler günleri kovaladı. Sonra aramızı düzeltmek için araya benim çok sevgili Shingetsubadesu (Bkz. http://shingetsununpisilidukkani.blogspot.com.tr/) arkadaşım girdi. Allem etti kallem etti, işte bu alttaki bardak kapağı ile aramızı buldu. (Danks beybiliboy Shingetsu). 


Ondan sonracığıma Dora ile hiçbir şey eskisi gibi olamadı. Ta ki geçenlerde Beyazıt sahafların Kapalı Çarşı çıkışında yeniden karşılaşana kadar. Orada minik bir tezgahın üstünde, karmakarışık duran ve dokunursam yakın zamanda çürümeye başlayacağıma inandığım saatler arasında işte bu alttaki ile aramız yeniden ısınır gibi olmuştu.


Ve heyhat! Bu akşam eski dostlukların yeniden pörtleyişine kendi mahallemde bizzat şahit olmuştum. Dorachan, nihayet gururunu bir kenara bırakmış ve mahalleme kadar gelmişti. 


İşte böyle dostlar, kafam ne kadar dalgın olursa olsun, kafamı taktığım şeyler konusunda radarlarım her zaman açık bir şekilde hayatıma devam ediyorum...

1.2.14

DORAEMON'A KIRAN GİRDİ

Çok çok uzun zaman sonra bulduğum yeni bir etiketle sinsice bekleyen Doraemon ordumu büyütüyorum. 

8.5.13

OLİMPİK DORAEMON

Tek katılımcısı ben olduğum açık arttırmalarda aradım seni dün Doraemon.

14.4.13

21.12.12

RÜYALARDA BULUŞURUZ


Fantastik bombastik rüyalar görmeye devam ediyordum. Hem akuşon (aksiyon) hem de gor gor (gore) sularında gezinen rüyalarımın gerçeğe yönelik hiçbir açıklaması olmadığını biliyordum. Gün içerisinde konuştuğum bir konu, üzerimdeki bir takı, vücudumdaki bitmek tükenmek bilmeyen ağrılar ve daha nicesi, bilinçaltımın karanlık dehlizlerine doğru aniden yığılıyor, gün yüzüne çıkmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Çoğu rüyam, tıpkı bu sabahki gibi birkaç günlük bir bilinçaltı tortusunun izi olarak tezahür ediyordu. Adeta gün içinde yaşadıklarımın sinematik bir versiyonu gibi geceleri tekrar eden seanslar halinde dönüp duruyordu. O gün tüm gün boyunca ağrıyan sol ayağımla yatağa girdiğimde, gizli bir karargahta ajanlık yapacağım aklıma gelemezdi elbette. Yüksek katlı yapıların merdivenlerinden bilmediğim yerlere çaktırmadan girmeye çalışıyor, bir aşağı bir yukarı telef oluyordum. Sonra bekleme salonunda aslında tanıdığım ama birbirimizi tanımamazlıktan geldiğimiz bir grup insanla sıralanmış otururken, ayağımın ağrısı öyle şiddetleniyordu ki, hafifçe hareket ettirmemle birlikte ayağım kesitine ikiye ayrılı vermişti. Sandalyeden kalkma isteğiyle dolan içimi bir türlü bastıramazken, hep bir şeyleri düşüreceğim korkusu tüm benliğimi sarmıştı. Ve işte o an sandalyeden kalkmamla ayağımın sağ tarafındaki koyu kırmızı yumruk büyüklüğündeki organ yere düşüverdi. Bir hışımla koşmaya başlamıştım. Gideceğim yeri biliyordum ama her zaman yaptığım gibi yol ayrımında yanlış sokağa girmiş ve yokuşun başındaki bir binanın tepe noktasındaki korkuluğundan aşağı doğru sarkmış idim. Ve heyhat! Geri dönmeye çalışırken ayağımdan dökülen tüm organlarım vücudumun hafiflemesine, bilhassa uykunun, o ölümle bir ağırlığından sıyrılarak ayılmama neden olmuş idi...   

17.11.12

KUREYON SHIN-CHAN DON

Aşağılarda bir yerde Pull&Bear'ın yazın Doraemon tişörtü çıkardığından bahsetmiş, ama henüz almadığımı yazmış idim. Pişman olup tişörtü almaya gittiğimde iş işten geçmiş, pişmanlığımı doyasıya yaşayabileceğimi anlamış, "Kader diyemezsin sen kendin ettin" parçası eşliğinde ufka doğru uzaklaşmıştım. Sonra geçen gün yine aynı mağazada Kureyon Shin-chan donlarını görünce bi kımıltı oldu bende ama, bu sefer de "Bi dona 25 tl verilir mi lan?" kaba nidası eşliğinde biraz da donun erkek donu olması hasebiyle yalnızca bakmakla yetindim. Velhasıl-ı kelâm pintilikte Varyemez'i geçtim desem yalan olmaz herhalde...
Son olarak blogumun ne yöne gittiği konusunda kafamın karışık olduğunu itiraf ederken, sizleri Shin-chan donları ile başbaşa bırakıyorum efendim (Bacakların konumuzla bi ilgisi yok efendim, sayfayı süslesin biraz)...

Bu da var bu da var...

25.9.12

DAVULCU DORAEMON



La popülasyon de Doraemon dans une petite ville... Çok gürültülü bir dezenformasyon...
Boş işler bunlar...