16.11.09

TAYVANLI GİDORA/ GINSENG KING

1988 tarihli Tayvan yapımı nadide bir paçavra fantastikus filmle yeniden merhaba. Belki hatırlayan olur, Ginseng King veya Three Head Monster adıyla internette bile çok fazla yer edinmemiş filmi, bir önce yazdığım Horrible High Heels’in yönetmenlerini araştırırken bulmuştum. İşte bu yönetmenlerden Chan Wai On’un sinematografisini üstlendiği Ginseng King’i bulmak pek kolay olmadı doğrusu ama yılmadım. Önce, elbette torrent aradım. Şaşırtıcıdır, buldum da. Lâkin o torrenti yüklemek yıllarımı alacağından, filmin DVD’sini aramaya koyuldum. DVD’yi geçtim VHS’sini bile japon Amazon’unun dışında bulamadım. İmdadıma son zamanlarda sık sık yaptığım gibi youtubevari Çin siteleri yetişti ve muradıma erdim. Lâkin siteye yüklenen film, Japon video’sundan aktarılan, orijinal dilli ve japonca altyazılı çıktı. Elime koskocaman Kanji sözlüğümü alıp başladım seyreylemeye. Siz de çekinmeyin, buyrun lütfen; (Uyarı; tüm detayları-elbette anlayabildiğim kadarıyla anlatıyorum. Demedi demeyin, anne sözü dinleyin!)

Ormanda bir oğlan çocuğunun mantar toplamasıyla açılan film daha ilk dakikadan bombasını patlatıyor. Yolunmuş tavuk benzeri, kafa olarak niteleyebileceğimiz uzvunun tam tepe noktasında bir yaprak barındıran acayip yaratıkla karşılaşan oğlan, mantarları bırakıp yaratığı yakalamak için peşine düşüyor.


Bu esnada tırmandığı ağaçta, bir yılan tarafından ısırıldıktan hemen sonra yere düşüp bayılıyor. Ve işte ilahi ışıktan çıkıp gelen iyilik meleği Ginseng Kralı, oğlana hayat öpücüğü vermek suretiyle, onu hayata döndürüyor.


Oğlan onu görmeden geldiği gibi ilahi ışık içinde geri geri giderek kayboluyor. Çocuk eve döndüğünde olan bitenden habersiz, topladığı mantarlarla pişirdiği çorbayı annesine yedirirken, ormanın derinliklerinde başka olaylar meydana geliyor. Kara cübbeli iki kişi yoluk tavuğu kovalarken, aniden karşısına dikilen Ginseng Kralı karşısında korkan beyazlar içindeki kız, kaçmaya yelteniyor ama yuvarlanmaktan kendini alamıyor. Kıza, kötü olmadığını bir şekilde anlatan patlak gözlü Ginseng Kralı, anlayamadığım şeyler anlatırken, tavır değiştirerek “Sen ne şeker şeysin” deyip yanına sokulan kızdan şüphelenip tabanları yağladığı vakit, kızın yanına gelen cüppelilerin aslında kızın adamları olduklarını anlıyoruz. O an beyaz elbisesinden bir hamleyle kurtulan kız aslında Ormanlar Kraliçesi Jane değil miymiş?


Bu esnada, bizim yoluk tavuk bir işler karıştırırken, tabutun birinin içinden bir zombi fırlıyor ve çarptığı ağaca “Heil Hitler” bazlı selamını çakıyor. Nazi zombisi olduğunu öğrendiğimiz bu vatandaş, oğlanın evini basıp annesine saldırıyor.

Yardım getirmek için köşedeki tapınağa kadar giden oğlan dönene kadar, oğlanın anasını dişliyor. Oğlan eve Budist bir rahiple geldiğinde işler, seyirci için daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Zira biraz sakar olduğu görülen Nazi Zombi, çarptığı herşeye Heil Hitler diye yanıt verirken, kendisini oğlana ve budist rahibe karşı saldırısından koruyan yegane şey, budist rahibin svastikalı çantası oluyor.


Budist rahip, korkudan çantanın arkasına saklandığı an, svastikayla gözgöze gelen Nazi Zombi’yi, takdir edersiniz ki o meşhur selamından hiçbirşey durduramaz. Az biraz zaptettikleri zombiyi havaya uçurmak suretiyle yenilgiye uğratan ekibi, şimdi daha önemli bir görev beklemektedir; anneyi kurtarmak.

Tam da o an içeriye giren Ginseng Kralı, anneyi kurtarmak için kendisinden biraz yemesi gerektiği ile ilgili bilgi verir iken (biraz salladım), ‘Jane’ tarafından kaçırılır. Bu sırada devreye giren yaşlı bilge, oğlana, Ginseng Kralı’nı bulması için yardım edecektir. Birlikte yola çıkarak, “koca kulaklı” ve “koca gözlü” Kralların yanına varırlar. Bu iki taş kafalının evlere şenlik olduğunu vurgulamamın bilmiyorum gereği var mıdır? Zira, koca gözlü olan Ginseng Kralı’nın nerede olabileceğini araştırırken Mısır Piramitleri’nden girip, Amerikan yerlilerinden çıkarken-ki bunları dürbün gibi kullandığı gözleriyle görür, koca kulaklı olan ise dünyanın tüm seslerini duymayı başarır. Nihayetinde bu iki ‘koca’, Ginseng Kralı’nın bir dağa hapsedildiğini söyleyerek, oğlana ve yaşlı bilgeye pek yardımcı olurlar. Allah ‘g’ ile başlayan başka bölgelere ‘koca’lık vermesin. Âmin!

Oğlan ve yaşlı bilge, dağa varıp da tapınağa girdiklerinde, üstelik Ginseng Kralı’nı da buldukları an, cüppeli tarikat tarafından kıskıvrak yakalanarak hapsedilirler. Hücrelerine ziyarete gelen ‘Jane’, kötü karakterden 180 derecelik dönüşünü yaparak iyi karaktere geçer. Zira onun da annesi “Üç Başlı Canavar” tarafından hapsedilmiştir. Annesini kurtarmak için Ginseng Kralı’nı yakalamak zorunda kalmıştır. Oğlanın da annesini kurtarmak için Ginseng Kralı’nı bulması gerektiği hikayesi, vicdanında zonklama yapmış olacak ki hemencacık eriyiverir. Öyleyse, bu andan sonra yapılacak ilk iş, tapınakta tutsak olan kızın annesini kurtarmaktır. Hücrelerden birinde hapis olan annenin maaşallahı var doğrusu. Anasına bak kızını al diye boşuna dememişler(!).


Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerin Türk versiyonundaki cadı ile müthiş bir benzerlik çizen anne, film sonuna kadar attığı uyuz kahkakalarıyla seyirciye illallah getirtmeyi başarıyor, yalan söyleyemem. İpleri eline alan işbu cadı anne, Üç Başlı Canavarı yenmek için, Excalibur misali, dumanlar arasından çıkardığı büyülü kılıçla canavara saldırıyor ama başarıyı, korkunç görsel efektlerle, elbette ‘Jane’ elde edecektir. Yalnız Jane’i, Üç Başlı Canavar’ın başlarını koparması için galeyana getiren şey, az önce Ginseng Kralı’nın parça pinçik edilmiş olmasıdır. Büyük bir üzüntüye kapılan iyilerimiz, son hamleyle başları gövdeden ayırırken, koca gözlü Ginseng Kralı’ndan artan bir parça da oğlanın annesini kurtarmak için ortalıkta salınmaktadır. Yoluk tavuğa ne oldu diye soracak olursanız, zaten iyi mi kötü mü olduğunu bir türlü anlayamadığım o yaratığın akıbeti hakkında hiçbir fikrim olmadığını söylemeliyim. Allah vere de birilerinin sofrasında olmaya bari...



Alt metin olarak anne sevgisini işleyen bu nadide filmi, müthiş kılan öğelerini adına yaraşır şekilde üç ana başlık altında toplayabiliriz sanırım;

1. Canavar kostümleri
2. Görsel efektler
3. Ginseng’in faidelerini dünyaya tanıtan misyonu

Hadi bakalım. Grip salgınının dibe vurduğu şu günlerde hep beraber her derde deva Ginseng Çayı içmeye! (Bunu da uydurdum. Ayriyeten daha da zırvalayacağım ama vicdanım elvermiyor.)



Jedi Master vs. Üç Başlı Canavar

Not: Bazı fotoğrafları HKMDB sitesinden aldım, görüntüler çok kötü olduğu için. Filme gözatmak isteyenler de YOUKU 'ya bakabilirler. Ayrıca film, imdb'de Tayland yapımı gözüküyor ama ben Hkmdb'ye inanıyorum.

Three-Head Monster /Ginseng King 1988

Y: Ru-Tar Rotar

O: Ginseng Kralı, Koca gözlü ve kulaklı krallar, üç başlı canavar (hepsi gerçekti)

2 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Filmi senin klavyenden okudum ve böyle bir felaketle birebir karşılaşmamış olduğum için Rabbime şükrettim!

Ayrıca, Star Wars'dan araklanmış Lightsaber ve Jedi Knight/Master öğeleri için yapımcı ve yönetmeni kınım kınım kınıyorum.

Çok film birikti sana iletilecek ("The Man from Earth" de eklendi listeye, buna bayılacaksın) ama ağır soğuk almışım. Belki haftaya görüşebilirsek, veririm emanetleri ;-)

Tuğba dedi ki...

Bense, böyle bir felaketin bizzat peşine düştüm. Ben de Rabbime bulduğumda şükrettim Aneki hehe :D
Ne garip değil mi?

Star Wars'dan arak değil aslında Gaddesu, ben sanki arakmış gibi bir hava vermişim çektiğim sahneyle. Yoksa seyrederken hiç alakası yok. Günahı boynuma valla...

Geçer inşallah, dikkat et, diyeceğim de ne kadar dikkat etsen de buluyor vallahi. Ben de yeni kalktım ayağa ama burun fena; Sabahtan akşama senfoni yazıyorum. Pek mutluyum.

Bende de senin yolunu gözleyen filmler birikti. Haber edersin iyileşince, Bunka yapar, el altından takasımızı da gerçekleştiririz :-p

Boş işler bunlar...