19.6.10

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Siz şimdi beni durduk yerde saçmalamakla suçlayacaksın biliyorum ama son günlerde fazla genleşmiş olmamın getirdiği kompleksten midir nedir bilmiyorum, daha önce cıcığını çıkardığım Darth Vader ile Darth Bruce bile gözüme farklı görünmeye başladığından, 'doğru bilinen yanlışlar' gibi güzide bir yazı yazmaya karar verdim.

1. Siyah zayıf gösterir.

Misal "Bunalımım ben. Ondan siyah giyiyorum hep." diyerek arkadaş ortamında depresif bir yer edinmişsiniz. Lâkin asıl mesele ezelden beri özellikle göbek çevrenizde varolan fazlalıklarınızı ninja ustalığında kamufle etmek.

Evet sevgili okuyucular, siyah zayıf gösterir. Gösterir ama eğer yanınızda sarı giyinmiş biri yoksa gösterir. Yoksa yukarıdaki resimde görüldüğü gibi tüm şişkoluğunuzla cıscıbıl ortada kalırsınız hafazanallah. (Yüz bölgesine odaklanalım özellikle)

2. Dikine çizgili giysiler zayıf gösterir.

Şimdi hep birlikte Darth Bruce'a (sarı olan) odaklanalım. Boşuna kendimizi kandırmayalım dostlar. Göbek bölgemiz böylesine şişmişken, vücuda paralel giden dikine bir çizgi neyimizi zayıf gösterecek allaasen? Eğri oturalım (belki eğri oturunca zayıf görünebiliriz gibi geldi şimdi bana) doğru konuşalım.

Sonuç olarak, bu kış kendimden bir godzilla yarattığımı ifade ederek, dalga geçmek için ağzını açanı, alttaki müzik eşliğinde ezip geçeceğimi belirtmek isterim.


Gojira March

FLASH (GORDON) HABER

Sayın seyirciler,
bu sabah erken saatlerde aldığım bir habere göre sayın Illegal smile (:, Trendy Blog Award denilen bloglar arası bir ödül virüsünü bana geçirmiş bulunmaktadır. Kendisine çok teşekkür ediyor lâkin daha önce de başka bir vesileyle 1 defalık olmak suretiyle bulaştığım bu durumlardan pek çakmadığımı, dahası hemen sağ alt köşede 'her türlü sosyal oluşuma karşı olan' bünyem dolayısıyla olayın raconunu maalesef yerine getiremeyeceğimi (ödül vermek için 10 blog seçmek vb. gibi) üzüntüyle belirtmek istiyorum. Zira hepiciğinizin yeri 'göynümde' ayrıdır, biliyorsunuz diye tahmin ediyorum. Kendisine buradan bir kere daha teşekkür ederken 'her türlü sosyal oluşum kırılmaya mahkumdur' diye de gelene geçene bağırmak istiyorum. :-)

18.6.10

DÜŞ YAKAMDAN DORAEMON!!!

Aradan 1 hafta bile geçmeden Hacopulo Pasajı'nda çığlık atmama neden olan Doraemon anahtarlık. Üstelik üzerinde China değil France yazıyor. Tembellikten anca koyabildim buraya.

17.6.10

ALEMİN TOZU İTİNAYLA ALINIR: LADY WHIRLWIND


Ters Ninja'da temizlik var. Dünya toz alma şampiyonu Angela Mao, yardıma geldi. Hadi kızlar, geri durmayın gayrı...

5.6.10

ÇEKİRDEK ÇİTLEYEREK SEYREDİLEMEYECEK BİR FİLM: DAUGHTER OF DARKNESS

Aradan uzun zaman geçmiş, hiç CAT III filmi seyretmemiştim. Zaten bu tür bir filmi seyretmeye başlamadan evvel “seyretsem mi seyretmesem mi?” ikilemi yaşıyor, seyrederken yerinize çakılıyor, seyrettikten hemen sonra da “bir daha seyredersem, tövbe yarebbime!” diyorsunuz. Hayatta en çok sevdiğim(!) şeylerden birini, ‘genelleme’yi de başarıyla yaptım ya, sırtım yere gelmez artık. (Aman gelmesin zaten ağrıyor her tarafım).

Hong Konglu yönetmenler benim akrabam falan olmadığından ilk olarak filmi bana tanıdık kılan unsurlardan bahsetmek işime geliyor ne yalan söyleyeyim. Birincisi, 1993 yapımı filmi, gözü kapalı izlenebilir kılan şey, ana oyuncularından birinin Anthony Wong olması. Şiddet, kan gölü, tecavüz, seks ve bu tümünün akla getirebileceği türlü iğrençliklerle dolu filmin ağırlığını azaltan bir şey varsa o da, Anthony Wong’un canlandırdığı, kadın düşkünü ama işinde acayip yöntemlerle de olsa başarılı polis komiseri. Daha önce Chris De Burgh üzerinden kaymak yiyerek bu sayfalara taşıdığım Red To Kill’in zekâ özürlü karakterini canlandıran Lily Chung yine, başta babası olmak üzere ailesinin tüm üyeleri tarafından istismar edilen acınası bir rolle karşımızda.

Film, CAT III'nin vazgeçemediği masmavi bir aydınlatma altında Lily Chung'un hapishanede özenle makyaj yapmaya çalışması esnasında gardiyanlar tarafından zorla götürülmesiyle açılıyor. Daha henüz buna anlam veremeden türlü şebeklikler içerisinde ekrana gelen Wong, her ne kadar bünyemde "Öf, gülemem sana şimdi" tepkisi yaratmaya çalışmışsa da kendimi koyverdiğimi ve bu herif ne yapsa istemdışı gülmeme sebebiyet verdiğini itiraf etmeliyim.

Karakol kapısından canhıraş vaziyette girerek "Ailemi katlettiler" nidaları atan Lily Chung, komiser Wong ve onun çömezi oğlan çocuğu görünümlü kadın polis tarafından karşılanır. Kızın evine yani olay mahalline varan polis ekibi kelimenin tam anlamıyla bir katliamla karşılaştıklarını farkettiklerinde, komiser Wong vakit kaybetmeden, kendi yöntemleriyle cinayeti kim veya kimlerin işlediklerini bulmak için iz peşine düşer. Kendi yöntemi demişken, örnek vermek gerekirse küvet içerisinde öldürülen kızkardeşin memesine dokunmak suretiyle yumuşaklık hesabından 12 saatten az bir süre önce öldürüldüğünü tespit eden Wong, kendisini cesedin yerine koyarak nasıl bir boğuşmanın mevcudiyete geldiğini de anlamaya çalışır.


Aslında kan gölüne dönmüş mekanda Wong'un bu istemdışı gülmeye sebebiyet veren halleri, filmin kafalara balyoz indirmek suretiyle insanı ağırlaştıran özelliğini yumuşatıyor. Dahası cesetlerin yerine kendini koyarak olayın nasıl gerçekleştiğini örneklerle açıklamak uğruna kızın annesinin taklidini yapmaktan bile çekinmeyen, üstüne bir de olay mahalli fotoğrafçısına sanki mahalle fotoğrafçısı gibi cesetlerle poz veren Wong'u ben Allah'a havale ettim bile.

Wong ve ekibi -ki bahsettiğim çömezden oluşmaktadır- sürdükleri izlerden önce kızın sevgilisine, ordan da katliamı işleyen zanlı olarak kıza ulaşırlar. Böylelikle kızı sorguya aldıklarında hem Wong'un hem de çömezinin gözlerini yaşartan (şaka değil) bir hayat hikâyesiyle seyirciyi başbaşa bırakırlar.


Anne, baba, erkek ve kızkardeşi tarafından mümkün olduğu her an zulme uğrayan, tek çıkış yolunu erkek arkadaşında bulan, saftirik kızcağız Lily Chung'un hayalleri, aslında üvey olduğu tespit edilen babası tarafından hunharca katledilince, artık bu zulme dayanamayan ve patlama noktasına varan Lily, sazı eline alarak biraz kanlı bir türkü de olsa çığırmaya başlamıştır.

İşte böylelikle güzelce açık da vererek filmi bağladıysam ne mutlu bana. Aslında toplumsal vicdana seslenen ve filmi seyreden her duygusal seyircinin "Oh oldu o aileye" tepkisi vermesinin kaçınılmaz olduğu Daughter of Darkness, insanı gözyaşlarını yutmaya teşvik eden (o ne demek ben de bilmiyorum), boğaza yumruk atan bi senaryoya sahip (Bu söz de böyle değildi ya neyse...). Açıkçası seyretmeden evvel genelde hiçbir filmin konusunu okumadığımdan (%99 okumuyorum) sadece adından yola çıktığım filmden daha farklı birşey beklediğimi itiraf etmeliyim. İster istemez vampir çağrışımı yapan isminin kan hariç vampirlerle yakından uzaktan ilgisi olmadığı gibi, aslında öyle boş bir film olmaması da beni şaşırtan bir özelliği idi.
Mutlulukların genelde fotoğraflarda kaldığı bu dünyadan sevgiler saygılar...

Hah! Bu arada, kızlar yamacıma toplanın. Zira Anthony Efendi hepinize birer öpücük konduracakmış!..

MIE MEN CAN AN ZHI NIE SHA/DAUGHTER OF DARKNESS 1993
Y: Kai Ming Lai
O: Lily Chung, Anthony Wong, Hugo Ng

2.6.10

DORAEMON YELPAZE


Bugün 'mübarek gün' Çarşamba. Dolayısıyla avlanma amacıyla çıktığım Çarşamba Pazarı ganimetimi huzurlarınıza sunuyorum. Her geçen gün büyüyen made in china Doraemon koleksiyonum gururla sunar: Doraemon Yelpaze!
Hazır sıcaklar bastırmışken bir maruzatım var, onu dillendireyim; yelpaze denilen alet iyi güzel de, bir de efor sarfettirmese...

Boş işler bunlar...