4.1.09

BLOOD BROTHERS / KAN KARDEŞLER

Bir paket çukulatayı güblettikten sonra baldan tatlı yaptığım dilimle sıradaki filmimiz 1973, Shaw Biraderler yapımı, Blood Brothers/Kan Kardeşler’e başlıyoruz.
“General öldürüldü”. Çığırtkanın bu sözleriyle açılır film. Hemen arkasından elleri ve ayakları prangalı, David Chiang tarafından canlandırılan kahramanımız Chang Wen-hsiang (CWH) imparatorun huzuruna çıkartılır. (David Chiang, Death Chamber’da ne kadar aklı başında biri gibi görünüyor dediğim, Tony Leung Chiu Wai’yın(Hero,Kirli İşler vs.) zaman zaman anımsattığı oyuncumuz-Ne alaka diyenleri duyar gibi oldum).
Sahneyi kafalarında tam canlandıramayan arkadaşlar Hero’daki Jet Li’nin imparatorun karşısına gelip oturduğu sahneyi hatırlasınlar. Yalnız burada bizim “hero”muz, ”Asıl Hero”’daki gibi 10 adım 10 adım ilerleme taktiği yerine , paşalar gibi imparatorun doğrudan karşısına oturmuş, hikayeyi anlattıkça, önüne, yazması için kalbim kadar temiz kağıt tomarları konulmuştur. Başlar yazmaya CWH;
CWH ve küçük kardeşi(Kuan Tai-Chen) haydut çetesi kurmuşlar, yol kenarlarına pusu kurup,yoldan gelip geçenleri soyma üzerine kurulu “namuslu” bir hayat yaşamaktadırlar.Günlerden bir gün beyaz atlı bebek yüz Ma Hsin-i(MHI)’ye(Ti Lung’un canlandırdığı karakter) çatarlar. MHI çetin ceviz çıkmıştır. Öyle kolaylıkla teslim olacak bir tip değildir. Nitekim teslim olmaz ama dost olur. Bu küçük grup çevre haydut çetelerini birer birer ele geçirip kendi çetelerini büyütür. Bebek yüz MHI’nin büyük düşleri vardır bu konuda.O, aslında bir kariyer adamıdır. General olmak için ders çalışmakta ve imparatorluk sınavına girmeye hazırlanmaktadır. Burada filmimizin romantik öğesinden de biraz bahsetmek icap eder. Küçük kardeşin karısı, MHI’nin bu azmine hayran kalmış ve gönlünü de yavaş yavaş ona doğru kaydırmıştır. Gerek MHI antreman yaptığı sırada onu izleyen “hanım” kızımızın kimi kertede utangaçlığa kaçan bakışları, gerek film boyunca sık sık gördüğümüz, adeta filmin baş oyuncularından biriymiş gibi kabul edebileceğimiz boncuk boncuk terin, MHI’nin yüzünde kameraya bakarken, kızımızın uzattığı mendile silinerek, mendilin yeniden sahibesine dönmesi sonucu oluşan sahne, ortaya bir de yasak aşk olgusunu mı çıkarmaktadır? Terli mendili elinde tutup,içine bir de gül goncası(çiçek özürlü olduğumdan cinsini anlayamamış bulunmaktayım) konduran kızımızın yüzünde iki de bir oluşan saftirik gülümseme, odun olan bendenizde “öyk kusucam” nidalarıyla karşılandığından sahnenin anlam ve önemi üzerinde çok fazla durulamamıştır. Filmin ilerleyen dakikalarında her filmde olduğu gibi işler hızlı yürümüş, ” hanım” kızımız hislerinin karşılıksız olmadığının ayırdına varmıştır. Bebek yüz MHI emeğinin karşılığını almış, sınavı vererek kan kardeşlerinden ayrılma pahasına general koltuğuna oturmuş, gözüne de bir hinlik oturtmuştur. Dudağının üstüne kondurduğu bıyığa benzeyen şeyin de yansıması olabilir bittabii. Aradan yıllar geçer, kan kardeşlerini savaşa çağırır, birlikte nice zaferlere doğru yola çıkarlar. Bundan sonraki sahneler savaşın anlamsızlığına vurgu yapan cinstendir.(Bu arada savaş sırasında düşmanın elebaşını pataklarken CWH ve küçük kardeşi hafiften bir Fight Club havası verdiyse de üzerinde çok durmadım.)

Kahramanlarımız yeniden bir aradadır. Yasak aşkımız da daha bir alevlenmiş,kimisini şair, kimisini ressam yapan aşk, MHI’de oyunu resimden yana kullanmıştır. Olan bitenden hiç haberdar olmayan “koca”küçük kardeş, karısının kendine karşı olan soğukluğuna pek anlam verememiş, “Usta,şu kadınları hiç anlayamayacağım”diyerek filmin en “anlamlı” kelamını etmiş bulunmaktadır. Ama hiçbir yasak gizli kalmaz demiş bundan önce ve sonra çekilen binlerce film. Olayın ayırdında biri vardır. Hafiften “malın gözüyüm” havasıyla ortalarda dolaşan CWH. Ve beklediğimiz an! Aşk ateşiyle yanan MHI’nin bıyıklarını burduğu andan söz ediyorum. Arkadaşımın aşkısın ayakları burda yere yatmış, hanım kızımızla mercimeği fırına verdikten hemen sonra küçük kardeşi ortadan kaldırmak için onu ölüme göndermiştir. Hunharca öldürülen küçük kardeş ve tüm foyaların ortaya çıkışı! İktidar hırsının tepelere çıkarttığı MHI ve sonunda “Oh be” dedirten, CWH’nin MHI’yi öldürdüğü ana dövüş sahnesi. Yeme de yanında yat tarzında güzide hareketlerle döşenmiş 6 dakikalık bir şölen! CWH hikayesini yazmayı tamamlamıştır.
Kendimi nedensiz yere “Hadi canım. Var bir bit yeniği bu işte” diye gaza getirirken şu soruyu sordum: İyi hoş da generali(MHI) gerçekte kim öldürmüştür? Filmin başında da sorduğum bu soruyu bekletmeden yanıtlayan biri olsaydı eğer bu kadar eziyet çekmemiş, güzelce bir kadın budu köfte yapıp üstüne de sütlaç pişirmiştim diye düşünürken, filmin beni salak yerine koyduğu ortaya çıktı. Katil cidden CWH idi. Bunda anlaşılmayacak ne var idi? Sona yaklaşırken imparatorun emriyle bir işkence aleti görürüz. Ama burda anlatıp çoluk çocuğa örnek olmak istemem. Ve işte son sahne! Ahşap kazığa bağlanmış CWH, “hanım” kızımızın akan bir damla yaşı eşliğinde, kalbi çıkarılmak sureti ile idam edilir. Hayatta kalmak bir zafer belirtisi ise eğer, dudağımın kenarına küçücük bir gülümseme kondurur ve geride kalan tek kişinin bu “hanım” kızımız olduğunu belirtmek isterim.
Yarım Wuxia / yarım kung fu türü olarak sınıflandırabileceğimiz filmimizin öne çıkan iki öğesi romantizm ve vurdu kırdı, ya hep aşk ya hep vurdu şeklinde harmanlandığından, iyi yedirilememiş dolayısıyla ortaya dengesiz bir film çıkmış. Ama kötü bir film değil bu yanlış anlaşılmasın. Vurduysa vurdu, hisse his var!
Film hakkında notlar:
Yönetmen: Chang Cheh
Oyuncular: Ti Lung, David Chiang, Chen Kuan-Tai, Ching Li
Ti Lung,bu filmle 1973 Altın At Ödülü’nü(Golden Horse Awards) almış. Filmde adı geçen General Ma Hsin-I, Qing Hanedanı döneminin gerçek bir karakteri. Imdb’de yazan bir bilgiye göre 2007 yapımı WARLORDS filminde de yaklaşık aynı konu işlenmiş. Ben seyretmedim bu filmi. DVD oynatıcıya takıp çıkardığımı hatırlıyorum ama neden devam etmedim onu hatırlamıyorum. Gizlim saklım yok. Evet itiraf ediyorum. Kendimi her b*ku seyretme zorunluluğunda hissetmediğimden dolayı Takashi Miike’nin Audition filmini de, DVD’sini aldıktan tam iki yıl sonra seyretmiş, kendi yıldız tarihim açısından hiçbirşey kaybetmediğimi görerek yoluma yine böyle tesadüfler ve engellenemez serbest çağrışımlar eşliğinde devam etme kararı almışımdır. Aynı zamanda Audition’ın senaristi Ryu Murakami’yi de hem Doğan kitaptan girdiği edebiyat dünyamızı ,hem de temiz,pembe hayallerimi kötü emellerine alet ettiği için kınıyorum:) (Kitapları için; Şeffaf Mavi, Yok yere, Emanet dolapları bebekleri(bunun Tadanobu Asano’lu filmi de var ama seyretmedim daha). Bir de tabii Andy Lau ve Takeshi Kaneshiro ikilisi (İkili diyeceğim ben onlara bundan sonra) ve neden sürekli çin filmlerinde oynadığını anlamadğım” yalnızca” Takeshi Kaneshiro var.( İnternet sağolsun.Baktım yarı çinli yarı japonmuş. O zaman adı niye öyle değil?)
(Alışmamış seyirciye) Filmi seyrettirecek bir kaç abidik neden:
-Hanım izleyicilerimiz için romantizm. Küçük yaşta evlendirilen kızlarımızın çilesi.
-Her yaştan seyirci için bir eşine daha zor rastlanacak kıvamda bitmek bilmeyen yuvarlanma ve ölüm sahneleri.
-Mimari ile ilgilenen arkadaşlar için kayda değer ahşap işçiliği.

DVD özelliklerine de bakalım. Mandarin ve italyan dilleri dublajlı. İtalyanca altyazılı. Ekstralarda yönetmen ve oyuncu filmografileri mevcut. Ayrıca prodükdiyon notları, orjinal poster ve fotoğraf galerisi de DVD’nin artıları.
Kafamda tek bir soru kaldı. Bu insanların örgüleri var ama neden kafaları yarım traş edilmiş değil? Bunlarda da Ronin misali mi acaba? Öğrenebilirsem yazarım.

Hiç yorum yok:

Boş işler bunlar...