27.4.10

LANET OLSUN DOSTUM! YİNE BİR GODFREY HO FİLMİNE BULAŞTIM!


Yoldaşlar, blogdaşlar!
İnsanlığı korumak adına, kötü filmlere tek başına maruz kalan asil ruhlar! Kendi varlığımı yok etme işlemini bu defa tetikleyen film, bir kere daha Godfrey Ho'nun o mübarek ellerinden çıkma. Üstelik uzun süredir romantik film seyretmeyi reddeden bünyeme, Tanrı'nın sağ eli gibi çarptı bu film. Evet yanlış duymadınız filmdaşlar! Godfrey Ho'dan romantik bir film seyrettim diyorum size! Kabus olsa inanılmaz işbu filme sizleri de bulaştırmanın şerefini bana bahşederseniz, yazı sonunda sizlere bir kıyak sözü veriyorum. Öyleyse Godfrey Ho aşkına, cehennemin dibini boylasın tüm mantık silsileleri!..

Görüldüğü üzere haddinden fazla ateşlenmişim gene. Ama sebepsiz değil. 60’ların çiçek çocuklarının çeşitli kimyasalları deneyimlediği gibi ben de 2000’lerin bir kimyasalını deneyimlemekteyim şu an. Dolayısıyla saçmalama limitini aşarsam affola. Zira her kış ‘hasta olsam da içsem’ diye, ayıptır söylemesi bir taraflarımı şişirdiğim bir ilaç, Tylolhot’ı içtim ve yazmak üzere lapırtopurumun başına kuruldum utanmadan. Tamam, bir Huxley filan olmam zor gözüküyor ama kim bilir dostlar, belki de yeni bir yeteneğin doğuşuna tanık olursunuz.

Uzun bir süre önce yesasia’dan aldığım 2 film birdenli DVD’lerden birindeydi bu film. Aradan o kadar uzun süre geçmiş ki, hangi filmi niçin aldığımı ben bile hatırlamıyorum. Dolayısıyla filmi dvd oynatıcıya taktığım zaman kapaktaki ismi dışında bana tüyo verecek pek bir şeyi yok idi. İşte ilk darbeyi de isminden yedim desem yalan olmaz, başım ağrımaz. Zira dvd kapağında Ninja Killer olarak gözüken filmin adı, jenerikte sıkı durun “Official Exterminator-Kill for Love” olarak geçiyor, iki dakika içinde meraktan imdb’ye attığım göz sonucunda bir başka isim, Ninja Knight Brother of Blood ile bir an önce kumandanın durdurma tuşuna basmamın akıl sağlığı açımdan iyi olacağının sinyalini veriyordu. Ama ben ne yaptım mazodaşlar, ha ne yaptım? B*k varmış gibi seyretmeye devam ettim. Bu arada ufak da bir not düşeyim, film açılır açılmaz ekranda görünün yönetmen ismi Raymond Woo, beynimde bir elektriklenme yapmamış, halbusu imdb’ye bakar iken asıl şoku yaşamış, fazla balık ve alık olan hafızamın bir oyununa gelmiştim. Milyon tane farklı ismi olan Godfrey amcam, bu defa Raymond Woo kisvesine bürünmüş, ikinci darbeyi bana böylelikle indirmişti.

Filmin konusuna geçeceğim elbette ama gururla söylemek istediğim bir özelliği var filmin; o da imdb’de filme tamıtamına 2 yıldız verildiği. Eh, insanlar da cevherin değerini biliyorlar doğrusu. Öyleyse kız arkadaşlarım mendillerini hazırladılarsa konuya değinmeye çalışayım, Godfrey amcamın bu kadın yüreğine ince dokunuşlar içeren filminin reklamını böylelikle yapayım.



Salih Kırmızı ile Nuri Alço karışımı bir adamın ekranda, “Rakip şirket, piyasayı sildi süpürdü. Böyle devam ederse, birkaç yıla kalmaz piyasadan silinip gideriz” temelli höykürmesine, bilgiç yardımcısı “Merak etme patron, rakip şirket sahibinin kızı yurtdışından geliyormuş. Eğer işe yeni başlayan elemanla kızı baştan çıkartabilirsek, şirketi ele geçirebiliriz” temelli hinliğiyle yanıt verir. Berbatın da ötesi oyunculuklara sahip bu batılı adamlar, bir müddet kameraya sabit bakışlar fırlattıktan sonra nihayet bloğumda bir ilki gerçekleştireceğim aşk hikâyesinin kahramanlarını tanıyabiliriz.

Esas kız, iş ve kalacak yer arayan, köyden şehre yeni gelmiş bir kızcağızdır. Her ne kadar saftirikmiş gibi görünse de bir o kadar cazgır olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. Salih Kırmızı-Nuri Alço karışımı adam tarafından piyon olarak kullanılmak üzere seçilen eleman da tesadüf bu ya, evindeki bir odayı kiraya vermek istemektedir. İşte aşk hikâyesinin iki kumrusu böylece tanışır ve kızın eve taşınmasıyla birlikte kaynaşırlar. Oldukça idealist olduğu, gündüzleri iş için, akşamları da okul için çalışmasından anlaşılan esas oğlan ile kız arasındaki bu kaynaşma, kısa süre sonra, oğlanın görev icabı rakip şirketin yurtdışından yeni dönen sanatçı kızıyla yakınlaşması münasebetiyle bozulur. Yemeğini pişir, ütüsünü yap gör işte. Nankörlük parayla değil ya a dostlar! İşine fazlasıyla bağlı olan oğlan, iki kadını da aynı anda idare etmenin zorluğundan mıdır yoksa sanatçı kıza gerçekten aşık olduğundan mıdır o da yoksa sanatçı kızın parasının ağır bastığından mıdır, biliyorum abarttım ama yoksa tamamen iş aşkından patronuna iyi görünmek amacıyla mıdır nedir ben seçemedim ama evindeki kızcağızı sepetleme moduna girer. Buraya kadar film, jenerikteki ismi Kill for Love’ın içini dolduradursun biz gelelim diğer isim Ninja Killer’a.


Aşk hikayesi devam ederken araya Mike Abbot abi tarafından canlandırılan eski polis olduğu tahmininde bulunduğum, kinden ağzı burnu kısılmış bir adam kaynar. Loş ışıklı bir odada oturarak, geçmişin gözlerinin önünden geçmesine izin vererek seyirciyi de aydınlatmayı kendine görev bilmiş bu abinin derdi, yıllar önce haince katledilen ortağının intikamını almaktır. Çakmakla yaktığı elindeki fotoğrafa bizler de bakacak olursak hainin kim olduğunu rahatlıkla görebiliriz dostlar. Evet bakalım kimmiş?Cevap veriyorum; Salih Kırmızı-Nuri Alço görünümlü adam. Klasik iki koldan yürüyen bir Godfrey Ho filmiyle karşı karşıyayız ama darbeler bitmiyor, yavaş yavaş filmin bana vurduğu en ağır darbeye geliyorum.

Uzunca bir süre, aksiyonsuz bir aşk hikayesi olarak devam eden filmde, esas kız, tutkularına yenik düşmüş, saçlarını ve cazgırlığını savura savura adamı terk etmemekte direnirken, esas oğlan hunharca bir plan yaparak kızı bir kayık gezisine çıkarır. Evet mendilleri hazırlıyoruz yavaştan ablalar. Kıyıdan iyice uzaklaştıktan sonra kızla boğuşmak suretiyle suya düşürür ve yüzme bilmeyen esas kız kayıplara karışırken, esas oğlan yeni sevdiceğine doğru uzar.


Yeniden araya kaynayarak giren Mike Abbot abi, elinde katana ile talim ederken işte o ilahi an ile seyirciyi mest eder, zira ekrana alnında Ninja yazan civciv sarısı kıyafetli bir Ninja geliverir. Sıkı durun, film boyunca görülebilecek tek Ninja da bundan ibarettir. Zaten onun da ömrü fazla olmayıp, 2 dakika içinde Abbot abi tarafından avlanacaktır.




Tam küfrü basmaya hazırlanırken filmin ormantiklik unsuru yeniden ortaya çıkar ve esas oğlan ile sanatçı kız evlilk törenindeyken, esas kızın nikahı basmasıyla ortam şenlik alanına döner. Film, tam da burada kategori III filmlerine göz kırpar niteliğe bürünmüş hak yemeyelim. Esas kız çantadan çıkardığı uzun namlulu bıçak ile önce sünnet çocuğu görünümlü esas oğlanı, ardından da kendini defalarca bıçaklayarak mutlu aşk olmayacağının güzel bir örneğini sahnelemiş olur. Tüm bunları geçelim de benim asıl takıldığım nokta, esas kızın onca bıçak darbesinden sonra yığıldığı yerde, polis tarafından kelepçelenip, kameranın içine sokulan görüntüsüdür. Hong Kong polis teşkilatı, filme sponsor mu olmuştur acaba? Hong Kong Polisi Çalışıyor!



Filmi izlerken bende de ne azim varmış kardeşim, hâlâ bir başka ninjanın çıkacağı umuduyla çakıldığım yerden milim kıpırdamadım. Aşk hikayesi sona ermişti ermesine evet ama henüz Abbot abi, intikamını tamamına erdirememişti. İşte Salih Kırmızı-Nuri Alço görüntülü adam ile de silahlarla kapışan Abbot abi, elbette intikamını alacak, lâkin bunu silahın dipçiğiyle düşmanının kafasına vurmak suretiyle yaptığından benliğimde asla ve asla iyi anılmayacaktır!



Malum, kızlar aksiyon filmlerinden, erkekler de romantik filmlerden hoşlanmazlar. Ama gel gör ki Godfrey Ho amcam yapmış gene yapacağını, her iki türü de bir potaya sıkıştırmayı başarmış. Yalnız ‘eritmiş’ demiyorum dikkat buyurursanız. Sanıyorum yönermen bu filminde erkek seyirciyle dalga geçmiş, hepi topu bir tanecik Ninja ile kandırırken, kadın seyirciye de “Fazla tutkulu olma, bu erkek milleti biraz odun oluyor, anlamakta güçlük çekiyor” demiştir.


Görüldüğü üzere ilaç etkisini çoktan göstermeye başladı dostlarım (Bkz. Alttaki resim). Dolayısıyla kafam lapırtopura düşmeden yatağımda bir ‘bed’ duası okumadan hemen evvel, bir rutini gerçekleştiriyor ve Godfrey Ho’ya bir beddua okuyorum. Çınlasın kulakların ey Ho! Buda’ndan bulasın!..


NINJA KNIGHT BROTHERS OF BLOOD/ NINJA KILLER/ KILL FOR LOVE 1988


Y: Godfrey Ho -Bir Joseph Lai filmi


O: Mike Abbot, Betty Ching, Marcus Gibson

Not: Yazının başında belirttiğim kıyak, biraz daha uzaklaşacağımdı. Bundan iyisi de can sağlığı ama...

Hiç yorum yok:

Boş işler bunlar...