11.7.09

ÇÖREK ADAMIN KADERİ / BUNMAN: THE UNTOLD STORY

1993 yapımı Bunman: The Untold Story, belki adının ima ettiği gibi anlatılmadan kalsa daha iyi olabilecek bir film ama kendime hakim olamıyorum.

1978’de Hong Kong’ta açılan hikayenin antikahramanı Wong Chi Hang, kumarda hile yaparak kazandığı parayı işvereninden alamayınca içindeki psikopatı ortaya çıkarıp, adamı oracıkta feci şekilde öldürür. Gerekli kimlik değişimlerinin ardından Macau’ya taşınır ve 8 sene sonra içindeki saykoyu, yine benzer bir durum için yeniden ortaya çıkarır. Ama bu defa, şansı beklediği kadar yaver gitmeyecek, beceriksiz bir polis ekibi peşine düşecektir.

CSI: MACAU

Bu filmdeki rolüyle 1994 Hong Kong Film Ödülleri’nden en iyi aktör dalında ödül alan Anthony Wong, gerçekten, rolünün hakkını vermiş. Yalnız kişisel olarak Wong ile ilgili bir şey eklemem gerekirse, ben bu adama gülmeden bakamıyorum kardeşim. Genelde kahkaha şeklinde tepki vermeme neden olsa da, bir tek Infernal Affairs’te, sadece kikirdemeyle kurtulmuştum. O filmde gülünecek bir durum yoktu tabii, o ayrı. Bu filmde de normal seyirci için pek gülünecek bir durum yok ama siz söyleyin, şu gözlüklerin ardına saklanmış, oldukça yakışıklı olmasına rağmen Michael Caine ironisini yüzünde taşıyan bu adama gülmeyeyim de ne yapayım? Yanlış anlaşılmasın, gözlük takmış biriyle dalga geçme gibi bir durumumun olmasına imkan yok, zira kendim gözlüklüyüm zaten (hoş, en pis dalgayı kendimle geçiyorum ama…). Neyse, siz iyisi mi fotoya bakın, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.


Kendimi yalanlamak gibi olmasın ama filmin ilk yarısında düpedüz gülünecek, daha doğrusu seyirciyi güldürmek için bilerek filme katılmış bir unsur elbette var. Kendini polis ekibi olarak belli eden bu oyuncu topluluğu filmin o “ağır” havasını biraz yumuşatma başarısını gösteriyor. Ama onun haricinde hiçbir arkadaşıma alenen Wong’u gördüğün yerlerde kahkaha at demem, diyemem. O kadar vicdansız değilem.

Filmi seyretmemiş okuyucu için ne ifade etti şu yukarda saçmaladıklarım, inanın empati yeteneğim sıfır. Dolayısıyla yazıyı biraz anlamlandırabilmek için bu filmi, anlatmadan bırakma düşünceme sebep olan unsurlar neydi, onlara bir bakış atalım, olmaz mı? Bu noktada film hakkında açık verebilirim-isteyen spoiler desin, sakıncası yok- dikkatli olun.

8 sene sonra, bir restoranda çalışan Wong, yukarda bahsettiğim gerek kumar borcu cinnetiyle hunharca işlediği cinayet, gerekse de bu işlediği cinayetin şüphe uyandırması sonucu kendisinden şüphelenen insanları, her ne kadar ortadan kaldırdıysa da, kendisi böyyük bir problemle ortada kalır. O da cesetlerdir. Wong, dellendiğinde bir sayko profili çizse de aslında çok sakin bir adamdır. Dolayısıyla paniğe mahal vermeden, bir güzel buharda mantı ve yahut na işte bu “bun” denilen çörek için bol bol malzemesi olduğunu fark eder. Beceriksiz polis ekibimiz dahil, herkesçikler de bu leziz mi leziz çöreklerin methini duymuş ve restoranda kuyruk bile yapmışlardır.

Aman pek lezzetliymiş!

İlk unsuru güzel anladın mı cicim? Geçelim ikinci unsura; malum yemek yapmak öyle kolay şey değil! Hele etli yemekler için satırı düzgün sallamak lazım. Bu esnada nasıl bir kan gölü Yarab, sen büyüksün! Abartmadan geçiyorum üçe; sağolsun saykomuz yaş ve cinsiyet farkı gözetmeksizin önüne çıkan herkesi imha etmek konusunda çok başarılı bir profil çiziyor. Elbette bu esnada izleyici de çocuklara yönelen bu şiddete alenen maruz kalıyor. Çocuğu olan izlemesin valla. Anlatmayayım mı daha? Pekala…

Çok beğendiğim bir seramik deseniBir el atalım mı Wong abi?

İşte böyle… Herman Yau’nun yönetmenliğinde karışık türlü (gerilim, kan banyosu, işkence, yamyam vs.) başka bir CAT III filmiyle yoluma devam ederken, bir sonraki yazının temelini yine aynı yönetmen ve oyuncunun üç yıl sonra çektikleri, bu filmle arasında paralellikler bulunan Ebola Syndrome olduğu arkası yarının belirtip, bu tür filmler için kişisel uyarımı okumak isteyen arkadaşların bir iki satır aşağı inmesini, diğerlerinin ise bir dahaki filmimizde buluşmak üzere mutlu ve huzurlu kalmalarını temenni ederek ayrılıyorum.

Kelle paça yerken gıkınız çıkmıyor ama!..

Kanın, vahşetin ve insan etinin kol gezdiği filmlerden kolay kolay etkilenmeyen bir bünyem var ama yine de izleyiş saatime ya da mide durumuma göre çeşitli film izleme taktiklerim var. Mesela sabahın erken saatlerinde açken böyle tür bir film izlerken hafif bir etki hissediyorum ama açlık hali devam ederken gece geç saatlerde aynı etki hiç olmuyor, aksine odun misali yayılıp izleme gibi bir tuhaflığım var. Aynı şekilde hiçbir yamyam etkileşimli filmi tok karnına izlemenizi tavsiye etmem (Aa bak bir şey tavsiye ettim sonunda), her ne kadar insanoğlu “asıl açken izlenmez, yoksa filmden sonra-ki sonunu getirebilirsen tabii-yemek yiyemezük” gibi bir kanıya kapılsa da. Deneyin etkisini tartışalım.

BAAT SIN FAAN DIM JI YAN YUK CHA SIU BAAU / BUNMAN: THE UNTOLD STORY 1993
Y: Herman Yau
O: Anthony Wong, Danny Lee, Emily Kwan Bo-Wai

Yazıya sıkıştıramama durumu klasik bir hal almaya başladı sanırım. Filmden yakaladığım iki görüntüye, bencil değiliz ya, birlikte bakalım istedim;

1. Modern memleketimin en gelişmiş hız kesme aracı tümseğin çin versiyonu

2. Doğudan tanıdık bir öğe, plastik tabure

3 yorum:

KIZILCA dedi ki...

Yaşasın Anthony Wong! Yaşasın CAT III! Yaşasın The Untold Story!

Tuğba dedi ki...

:D Sokaklara dökülelim! Çok pis galeyana geldim :) Anthony Wong aşkına!

leventt dedi ki...

Anthony dende ipman çıktı ya bruce lee olmama az kaldı demektir. :)

Boş işler bunlar...