28.10.08

SEVEN ADAM!


Maria Sole Tognazzi'nin yönettiği (yeni bir yönetmen sayılır zira sadece üç filmi var benim bulabildiğim), Pierfrancesco Favino,Monica Belluci ve Kseniya Rapaport'un oynadığı yeni bir italyan filmi. Cenova'da gittiğim ikinci sinema. Bu vesileyle biraz Cenova'nın sinema salonlarından bahsedeyim. Şehir içerisinde yeterince sinema salonu var gördüğüm kadarıyla.Biraz dağınıklar ama şehir merkezi de o kadar büyük değil zaten. Dağınık olan sinema salonları genelde iki salonlu. İlk gittiğim SIVORI'ydi. Salonları küçüktü-bizim cep sinemaları gibi. Bu Gittiğim salon ise Sinepop'un nerdeyse aynısıydı. Ters eğimli yeterince büyük perdeli. Film başlamadan önce reklam işkencesiyle hiç aratmıyor bana Türkiye'yi.Yalnızca burda daha insaflılar;çünkü reklamların bir kısmını gelecek filmler oluşturuyor. Neyse...İşte bu şehir merkezindeki küçük sinemaların haricinde asıl, Cenova'nın ünlü bölümünde,kıyıda çok salonlu bir sinema var.Bir de şehrin sanırım tek alışveriş merkezi olan Fiumara'da 14 salonlu başka bir sinema bulunmakta. Nedense ben küçük olanları tercih ediyorum. Burası akşamları ölü bir şehir. Dün akşam gittiğim salonda topu topu 4 kişiydik. Hoş belki insanlar diğer büyük sinemaları tercih ediyorlardır.Henüz bilmiyorum. Aslında asıl anlatmak istediğim şey filmlerin tamamen italyanca dublajlı olarak gösterilmesi.Yanlış duymadın sinemasever insan. Amerikan,japon,fransız farketmiyor. Tüm filmler italyanca dublajlı! Ben hala inanamıyorum. Hala altyazı kullanan bir salon bulabileceğime dair inancım sürüyor (mu acaba). Dublaj olayı yüzünden bir karar aldım; İtalyan filmleri dışında bu altı ay boyunca hiçbir filme gitmeyeceğim.Çünkü kaldırabileceğimi sanmıyorum. Zira bana müthiş bir işkenceymiş gibi geliyor. Hoş televizyonda seyrediyorum filmleri ya da çizgifilmleri ama o ayrı.... İşte böyle...
Hah yukardaki filmi unuttum.Seven adam:l'uomo che ama. Şimdi olay şöyle; bu isimli bir filme nasıl giderim sorusunu sorduktan hemen sonra, ama bak Pierfrancesco abim oynuyor, diyerek kendimi kandırıp gittim.Ama iyi ki de gitmişim. Klasik italyan öğeleri de var aile bağları vs gibi güzel görüntüler de. Hikaye de idare eder işte... Bulursan seyret derim başka da bir şey demem. Hadi bakalım...

FOCACCIA-pizzayla ekmek arası birşey!

Bir oturuşta koca bir ekmek yeme alışkanlığı olmayan bendenizin durdurak bilmeden yediğim, bu hızla yemeye devam edersem koca bir hamur topağına dönüşme hayalimi gerçekleştirebileceğim, pizzayla ekmek arası, hafif de bizim pide hamuruna benzeyen yiyeceğimsi şey oluyor bu focaccia denilen şey. Aynı zamanda kendisi pizza hamurunun atası olup tüm İtalya'da yaygın olmakla birlikte Liguria'da doğmuş olması açısından da beni mutlu eden diğer bir özelliği . (Ne diyorum hiçbir fikrim yok). Üst fotoğraftaki peynirli salçalı, alttaki sade.

27.10.08

EVDE MUM GİBİ OTURMA KIVAMINDAYIM

Aynen başlıktaki gibi;evde mum gibi oturma kıvamındayım.Bir yandan en ballı ve yaşlı erasmus öğrencisi benim galiba diğer yandan yanlış şehirde ya da büyük ihtimal yanlış zamanda erasmus olmuş olabilirim. Tüm sevdiğim gruplar turnelerini bitirmiş yeni albüm hazırlığına geçmek üzereler. Doğru dürüst konser bulamıyorum. Geçenlerde Milano'da LEONARD COHEN vardı. Sıkı durun gitmedim! Şimdi pişmanım ama bilet fiyatı biraz "duzlu" geldi desem! Gerçekten çok salağım değil mi? Şimdi düşününce kötü oldum. Bekleriz Leonard abi İstanbul'a falan.Bu yaz konseri var diye bir geyik dolaşıyordu ortada ama sonra ne oldu bilmiyorum.Hayırlısı artık n'apalım. İşte hazır buralara gelmişken bir NEGRAMARO ne bileyim bir LE VIBRAZIONI,GIARDINI DI MIRO vs dinlemek istiyor insan.Negramaro'ya kavuşuyorum aralıkta. Yeni albüm çıkardığı için turnede olan bir o var zaten. Vibrazioni'den ses yok,buraya gelmeden 3 gün önce son konserlerini Roma'da vermişler. Giardini de aynen! Yalnızca henüz tam olarak anlayamadığım bir faaliyet var Giardini di Miro'da.Kasımın 16'sında Bologna'da bir barda konserleri var ama 1916 yapımı "IL FUOCO" adlı filmin müziklerini yaptıklarından kelli onunla ilgili bir olay.Henüz tam olarak kavrayamadım. Öf ne olur sanki adam gibi bir konser olsa. Şeytan diyor kaç İngiltere'ye Nick Cave'e! Kaçabilir miyim? Sanmıyorum.O kadar uzun boylu değil!

ERASMUS PARTİLERİ VE PORT-ROYAL


Şimdi Port-Royal'i bilen bunun Erasmus partisiyle ne ilgisi var diye sorabilir. Aslında birinin bunu sorabilmesi için hem Port-Royal'i hem de Erasmus partilerini bilmesi gerekir ki bu da nadir rastlanabilecek birşeydir diye düşünüyorum. Neyse olayı daha da karmaşık hala getirmeden anlatmaya başlayayım. Cenova'da Erasmus olayı almış başını gitmiş.O kadar farklı milletten o kadar çok yabancı öğrenci var ki inanılmaz. Başı ispanyollar ve çinliler çekiyor diyebiliriz benim gördüğüm kadarıyla.Bir de bu yıla mı mahsustur bilmiyorum ama fazla sayıda polonyalıya rastladım ben. Ama hiç japon yok! Hoş ben de japon olsam burda ne işim olur! Ama çok mutsuzum. Onca milletten adam var bi japon yok. çok bahtsızım çok! Neyse... Nerden geldim bu konuya ben.... Hah işte o kadar farklı milletten adamı buraya toplamayı başarmışlar ki sürekli bir sosyal faaliyet içerisindeler. Her hafta belirli günler-daha çok çarşamba ve cumartesi-belirli barlarda erasmus partileri yapılıyor. Ama ne parti!! Şimdi söyleyeceklerimden alınacak insan olabilirdi eğer ki türkçe biliyor olsalardı hehe. Çok acımasızım. Hayatımda gittiğim parti sayısı sınırlıdır ama erasmus partileri bana neden bu sayının sınırlı olduğunu bir kere daha gösterdi. İğrenç bir müzik-buna disko bile diyemiyorum ben:)- boş bir dans pisti, insanlar bir türlü dans etmeye başlayamıyorlar. Zaten çoğu kişi dışarda sigara içip konuşma derdinde. Sosyal olmak isteyen olur da bu müzikle ASLA!!!!!!! Neyse efenim daha düzgün anlatayım; şimdi ev arkadaşım çok ısrar etti partiye gitmek için. Ben de yok gitmem,yok sevmem diye iki saat dert yanıp çenemi yormaktansa başıma gelecekleri bilerek "Okke dokke.Gidelim de görelim günümüzü" dedim. Bazı şeylere katlanarak insanlara uygulamalı olarak anlatmakta yarar var. Bizim gittiğimiz parti mimarlık fakültesinin yakınlarındaki bir mekandı. Yukarda anlattığım sokağa doluşmuş tipler sosyal olma çabalarının zirvelerinde bıdıbıdı yapıp kafa şişirirken içerde de müzikle aynı işlemi başaran iki arkadaş vardı.Mekan sahiplerine sormak istiyorum bu arkadaşları çok mu aradınız. Tamam dans müziğiyle aram yoktur ama herşeyin bir iyisi var değil mi? Olayın en güzel tarafı çok hoş bir kanepe bulup yayılmamdı. Zaten bir müddet sonra "yok dahaa fazla dayanamayacağım ben bu müziğe" diyerek kendimi dışarı attım. Sonuçta ey güzel kardeşlerim sosyalleşin sosyalleşebildiğiniz kadar ama yeter ki bana bulaşmayın demek istiyor ve olayın Port-Royal boyutuna gelmek istiyorum.Bu partiler beni Cenova'da adam gibi müzik yapılan bir mekan olmadığına hatta mekanı geç hiç kimsenin adam gibi müzik dinlemediğine inandırmak üzereydi ki bu grubu buldum. Şimdiye kadar Cenova'da duyduğum en güzel ses! Port-Royal Cenova'da kurulmuş post-rock yapan bir grup.Hala buralardalar mı bilmiyorum ama bana yeniden mekan ve müzik aramak için ilham verdiler. Şimdiye kadar iki albümleri yayınlanmış; ilki Flares, ikincisi Afraid to dance(erasmus partisine nazire mi yapıyor nedir!) http://www.port-royal.it/index.php grubun web-sitesi. İlgilenen arkadaşlar myspace'te falan da bulabilir. Ben şimdi konser vs araştıracağım.

Arkası yarında gelecek bölümler

-Pesto,Focaccia,Gnocchi'ye bir bakış.
-Erasmus partileri bir değerlendirme.,
-Cenova'da otobüsler.
-Genel mimariye bir bakış.
-İtalyan tv kanalları.
-İtalya'da sinema salonları ve filmler.
-Su ısıtıcı bulmanın zorlukları.


TAKILDIĞIM MANGALAR

Doktor Slump ve Arale! Hatırlayan var mı? Olması lazım çünkü o kadar eski değil.Yıl 2000, Brt diye bir kanal vardı. Lady Oscar ve bu peşpeşe yayınlanıyordu. Dr.Slump'ın "Midoriiiii" diyen sesi ve hatta diğer seslendirmeler hala kulağımda. Bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim; Dr.Slump bir bilim adamıdır ve Arale adını verdiği çocuk görünümde bir robot yapmıştır. Arale'nin robot olduğunu bilmeyen(bilmiyorlardı değil mi?) Penguen Kasabası halkının başından geçen maceraları anlatan, hıyar turşusu yiyerek güçlenen süper kahraman SUPAMAN'ıyla,dünyayı ele geçirmeye çalışan g*t kafalı(şekilleri öyleydi vallahi)uzaylıları, Doktor Slump'ın büyük aşkı-kasabanın öğretmeni Midori'si ve daha bir sürü acayip karakteriyle son derece komik bir animeydi. Bu manga serisi tv serisindeki hikayeden farklı şeyler anlatıyor ama yıllar sonra rastlamak çok iyi geldi.

Bu yandakiler de "Il mondo del Fumetto"nun kullanılmış kitaplar bölümünden bulduğum.Benim daha önce bir şekilde okuduğum,yarım bıraktığım ya da animesini seyrettiğim mangalardan örnekler.İlki HANAYORI DANGO.Mangasını internetten bulup okumuştum.Tabi animesini ve özellikle "jdorama"-tv dizisi oluyor kendisi-sını da seyretmiştim. Tabi internetten okumakla elinde kitap tutmak bir mi? Sana soruyorum? Değil tabiki...Bir de tabi bir dönemin çizim tekniğini yansıtması açısından mutlu oldum edindiğime.Yandaki Mars'ı okumuşluğumu geç duymuşluğum dahi yoktur. Lakin fena bir hikayeye benzemiyor.Devam edilebilir. KOUKOU DEBUT. Ben internette okumaya başladığım zaman zaten yeni yayınlanıyordu.Dolayısıyla 5. cilde kadar okumuştum sonra bulamamıştım devamını.İngilizcesi de yoktu kitapçılarda. İtalyan baskısı hızla devam ediyor. Densha Otoko, dizisiyle de sükse yapmıştı hatırladığım kadarıyla. Dizisini değil ama filmini seyretmiştim bir-iki yıl önce. Filminin beni sarmadığı gibi mangası da nedense sarmadı. Bir Otaku'nun (anime-manga-elektronik eşya vs fanı-ama aşırı fanı), tren(aslında metro)yolculuğu sırasında bir sarhoş tarafından rahatsız edilen kızı kurtarması ile kızla aralarında başlayan ilişkiyi ele alan bir manga. Kilit noktası Otaku oğlan tavsiyeleri internette tanıştığı diğer insanlarda nalıyor. Aslında böyle okuyunca eğlenceli ama yine beni sarmadı ne bileyim. Sondaki Ryouko Ikeda imzalı-Lady Oscar'ın mangakası)Orpheus! O ne çizim Ryouko abla. Bunu okumuştum galiba ama yine çizimler için edinmekte yarar var:))
Kız (shoujou)mangalarını geçtikten sıra geldi en sevdiklerime. İstanbul'da Vagabond'un 5.cildinde kalmıştım. Tabi burdaki baskı durumu biraz farklı anladığım kadarıyla.Bu aldıklarım daha fazla bölümün bir araya getirildikleri DELUXE'ler. Bir de daha az hikayenin olduğu ince baskılar var. Üç aşağı beş yukarı kaldığım yerden devam edebileceğim sanırım. Lone Wolf and Cub. Bunun da 10.cildine kadar gelebilmiştim.Sonra kitapçılardan kayboldu bunun serisi İstanbul'da.Ne oldu bilmiyorum. Bu samuraylıların İtalyancası kazık oluyor amma velakin.Öyle hemen okuyup bitiremiyorsun! Bi de Dampyr var tabi. Eh sevgili Dampyr;seni ne yapacağımı bilemiyorum! Maceraperest'ten devam etmekte yarar var galiba...

CORTO MALTESE

Cenova'ya geleli daha bir ay olmadı.Ama gelir gelmez beni süper (Aslında keşke buraya tursit olarak gelseydim dedirtten)*birşey karşıladı .İlk kitapçıya girdiğimde karşıma çıkan ilk şey dev gibi bir "Corto Maltese-Come Un Romanzo Nuovo-"oldu. O kadar dev gibi bir kitap ki aklımdan fiyatına bakmayı bile geçirmedim.Bir de küçük bir boyu mevcut. Gidip gelip kitapçıya bunu elliyorum. Umarım biri farketmemiştir. Bu yaştan sonra bi de sapık olmak istemiyorum malum. Neyse kitabı alamazsam başka malzemeler var alabilinecek.Mesela güzel bir 2009 Corto ajandası buldum.İçinde Pratt'in renkli çizimleri var. Yine aynı şekilde defter ve kocaman klasörler var. Ahhhhh! Taşıyamayacağımı bildikleri için bilerek böyle büyük büyük yapıyorlar herhalde......

*Keşke turist olarak gelseydim dedirten çünkü hem mevcut paramı tutumlu kullanmam lazım hem de zaten gelirken gereğinden fazla şey taşıdığım için dönerken aynı şeyi bir kere daha yaşamak istemediğim için! Hmm...Şimdi düşündüm de bunu İstanbul'da bulma ihtimalim olabilir ki.Corto bu boru mu? Kitapçıda gören olursa haber versin tamam mı!

Cennete mi geldim?

İtalyanca öğrenmenin en güzel yolu çizgiroman okumaktan geçer.Hem yormaz hem gündelik hayatta kullanabileceğin ünlemleri öğretir.Mesela; "scemo","aptal" demek ama türkçedeki "salak"a daha çok benziyor bana kalırsa.Sonra "sta zitto";kibarca "sessiz ol",kabaca "kapa çeneni" demek.Şimdi ben bunlar için sözlüğü on gün karıştırsam gene de doğrusunu öğrenemezdim(gibi de gelmiş olabilir bana)Neyse konumuzdan sapmayalım çok sevgili çizgiroman dostları. Cenova'da şimdiye kadar üç adet çizgiroman dükkanı buldum. Bunun haricinde diğer kitapçılarda da çizgiromana ayrılmış bölümler elbette var ama tatmin edici boyutlarda olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu büyük kitapçılardan önce çizgiroman dükkanlarını biraz anlatmak istiyorum izninizle.Olur ya buraya yolunuz düştü mesela...



İlki-ki evime yakın olması dolayısıyla sıksık uğradığım ve genelde alışverişimi yaptığım "IL MONDO DEL FUMETTO".İtalyan,amerikan ve tabiki benim için en önemlisi japon çizgiromanlarının en son sayılarını bulabiliyorsunuz. Aynı zamanda alt katında da kullanılmış çizgiromanları daha ucuz fiyata alabiliyorsunuz. Ne dediniz? Cennet değil mi?:) Bunun dışında bi takım ıvırzıvırlar da mevcut; süs eşyaları vs. gibi.Bana eksik gelen tarafı çok fazla dvd yok animeler üzerine.Neyse...Burayı tesadüfen eczane ararken keşfettim.Belki de zaten tesadüfen keşfedilecek bir yer çünkü şehir merkezinde değil. Ama internet sitesi var;http://www.ilmondodelfumetto.it/store/home.php . Haritada da yerini belirttikten sonra geçelim ikinci yerimize...



İkinci yer adını hatırlayamadığım hatta bir kere daha gidersem yerini bulup bulamayacağımdan dahi emin olmadığım, sadece manga satan küçük bir dükkandı Voltri yakınlarında. Küçük olması alışveriş yapmanızı engellemiyor merak etmeyin.Inoue abimizin iki cilt VAGABOND'unu burda götürdüm.Voltri de şehir merkezinde değil ey turist kardeşim.Ama gerçekten turistsen üzülme çünkü doğru yoldasın.Çünkü Voltri güzel bir parkın olduğunu hoş bir yer olması dolayısıyla gideceğin güzergah üzerinde olabilir büyük ihtimalle.İşte bu güzergah üzerinde sağına soluna güzelce bakınırsan bu küçük dükkanı rahatlıkla görebilirsin sevgili dost. Voltri'ye(ki adı bile japon çağrışımı yapıyor bana niyeyse)trenle rahatlıkla ulaşabilirsin.Bana da bir hayır duası yaparsın artık.Gitmişken iki geyik de görmeden dönme.Zira Voltri'deki park geyikleriyle ünlü.Görmeden mi döndün üzülme ben sana gösteririm.


Gelelim üçüncü çizgiroman dükkanımız COMICS CORNER'a.Aslında buraya gelmesek de olurdu çünkü sadece adresini bulup önünde durmuşluğum var İçine girmek nasip olmadı çünkü malum siesta zamanı kapalı, ben de aksi gibi o saatlarde burayı hatırlıyorum. Ama dur bakalım henüz yılmadım.Buranın güzel tarafı tam şehrin göbeğinde olması. Büyük mağazaların vs olduğu Via XX Settembre caddesinden Via Fisella'ya(yanlış hatırlamıyorsam) dön azıcık yürü.Sol kolda kalıyor. Benden önce gidersen bana da haber ver! Bu blog bunla kalsın bence.Bir sonrakinde takıldığım mangaları anlatayım...

Güneş tarihi 27 ekim 2008 pazartesi


Mediaset 1 kanalında Dragonball seyrederek Cenova'dan ilk yayınımı yapmaya başlamış bulunuyorum.Bu blog'da turistik anlamda bir şey bulabileceğinizi düşündüyseniz google'a dönmenizi şiddetle tavsiye ederim.Zira bu blog tamamen benim Cenova'da yaptığım,yapacağım,plan yapıp yapıp aslında hiçbirşey yapmadığım eylemlere,geldiğimden beri sanki doğuştan Cenova'lıymışım gibi hissettiren yemeklere,Rock müzik keşiflerime(eğer başarabilirsem) ve daha akla gelecek gelmeyecek her türlü saçmalığa adanmıştır.Hala burdaysanız(hayret!!)içeri geçelim.
Boş işler bunlar...