Yemek sanatıyla kung fu sanatını birleştiren 2009 yapımı bir film, sıradaki filmim. Şu filmi, nerden baksam 6 aydır “Ha şimdi izlicem, yok yarın izlicem…” diye diye bugüne kadar izlememe başarısını göstermişim. Son zamanlarda hep yaptığım gibi tebrik ediyorum kendimi ama bu defa sizden de tebrik bekliyorum. Hakkımı yiyorsunuz sürekli…
“İnsanın iyi, temiz ve kung fu ahlâklısını severim” sözünden ilham alarak kotarılan filmin konusu son derece basit. Sammo Hung tarafından canlandırılan kung fu üstadı yemek şefinin, yalnızca en iyi şeflere verilen ejder satırıyla pişirdiği yemeklere, çırağı tarafından komplo amaçlı zehir atılması ve zehirlenen misafirler neticesiyle, kendi okulundan men edilmesiyle açılıyor film. Tası tarağı toplayan Sammo, soluğu ustasının lokanta-evinde alır ama ustası çoktan mefta olmuş, onun yerine iki kızı lokantayı işletmektedir. Bu esnada kung fu okulundan yeni mezun olmuş çömez bir aşçının yolu da, bu eve düşer. Sammo, genç kung fucuyu yanına çırak olarak alıp, kung funun temelindeki fikirlerle, yemek yapma sanatının inceliklerini ona aktarır.
Güllük gülistanlık gibi anlattığım bu durum, elbette ‘evrensel kötülük’ dediğimiz olguyla bozulacak, bir yanlış anlama sonucu Sammo’yu suçlayan ve yemek yapma sanatında hinlikle bir yerlere gelmiş Sammo’nun öz yeğeniyle karşılıklı atışmasına, olaya ister istemez karışan genç kung fucu ve kızkardeşlerle birlikte, bilmem kaçıncı ulusal yemek yapma yarışmasında jürideki yerimizi aldıktan hemen sonra tanık olacağızdır.
Daha önce de kung fu ile yemek yapma işini birleştiren filmler yok değildi. Hoş ben sadece Stephen Chow’un God Of Cookery’sini biliyorum ama Tsui Hark’ın da varmış IMDB’den okuduğum kadarıyla. Aslında şöyle bir düşününce, birebir yemekle kung fu’yu birleştiren değil ama herhangi bir kung fu filminde, yeteneklerini mutfakta geliştiren çömez karakter, yeterince sık rastlanılan bir durum 70-80’lerin kung fu filmlerinde. Öyleyse onları da hesaba katarak son bir gözlem yapmak gerekirse, son yıllarda Sammo’yu Amerikan dizileri haricinde görmek isteyen seyirciler için iyi bir film olmakla beraber, kung fu’nun pişirme olayıyla çok fazla iç içe geçemediği, kızkardeşlerden birinin Japon pop idolü (Ai Kago) olması dolayısıyla hafif gişeye oynanmış, buna rağmen dövüş sahnelerinin yerli yerinde olmasa da ‘yeterince’ iyi olduğu eğlencelik bir film Kung Fu Chefs. Ama yine de, God Of Cookery’yi bu filme tercih ederim milyon kere.
Fotoları çeşitli Çin Sitelerinden yürüttüm. Mutlu değilim ama tembelim... Bu da son filmimiz olsun şimdilik. Japon Film Festivaline takılacağımdan birkaç gün kafa dinleyeyim diyorum blog konusunda. Zaten pek istekli yazmayışımdan da anlaşıldığı üzere yeni filmlere pek de ilgim yok. Aradan bir 10 yıl geçsin öyle bakalım demek istiyorum da ne saçmaladığımı ben de pek bilmediğimden noktalıyorum..........................GONG FU CHU SHEN/KUNG FU CHEFS 2009
Y: Ken Yip Wing-Kin
O: Sammo Hung Kam-Bo, Vanness Wu, Ai Kago, Cherry Ying

Eski bir taocu rahip olan polis Lam amcanın komşusu yaşlı teyzenin başka şehirde yaşayan torunu ölünce (tamlamaya bak!), cesedi teşhis etmek ve hatta teyzeye getirmek için Lam amca, kendi yeğeniyle yola çıkar. Torunun ölümü normal bir ölüm değildir. Zira uyuşturucu kaçakçılarının peşinde olan polis ekibi, bir lokantaya pusu kurmuşken, ortamda, eline kelepçelenmiş bir çantayla ‘buz’ gibi oturan yeğen, polise direnç gösterince, çıkan çatışmada ölür. Torunun çatışma esnasında ölmesi, olayın sadece bir yüzüdür. Çünkü otopsi odasında cesedi inceleyen Lam amca, torunun polis kurşunuyla değil, çok daha önceden öldüğünü ve buz büyüsüyle dondurulurak canlandırıldığını farkeder. Tüm bu büyü müyü laflarına anlam veremeyen çömez polis ekibinin birbirine zıt iki karakteri, bu andan itibaren, Lam amcanın eski iş arkadaşı olan amirlerinden, olayı Lam amcanın devralacağını ve ikisinin de ona yardımcı olması gerektiği emrini alırlar. Çömezlerden biri, mantıklı bir açıklama bulamadığı şeylerle karşılaşmaya başladıktan sonra Lam amcaya ısınırken, diğer çömez polis, son dakikaya kadar amcaya muhalefet etmeye devam edecektir. Lam amca ise, son derece seri hareketlerle birleştirdiği kocakarı metodlarıyla uyuşturucu kaçakçısı çeteyi anında ortaya çıkarıp, büyü işinde en az kendisi kadar yetenekli kadın elebaşını alt etmeye çalışacaktır. Üçüncü elemanımız seyirci de isterse kahkalarla, isterse benim gibi içinden gülerek hoş bir film seyretmenin keyfine varacaktır.








Asıl Zombi
Büyücü rahip





Artizlik olsun diye kısaltma halinde yazdığım 3K’yı açmak gerekirse, korku-komedi-kung fu üçlüsü dersem, kısaltmayı kalbinden vurmuş olurum sanırım. 1980 tarihli filmin çekildiği dönemin, korku furyasının ağırlık kazandığı dönemler olduğunu söylemek gereksiz bir çaba olacaktır ya, yine de hatırlatmakta yarar var. Yapım şirketi Seasonal Film Corporation olan filmin, korkuyorum yazmaya, kendi açımdan en güzel noktalarından biri elbet Noman Chu’dur.
Kendimi aklamak gibi olmasın ama gerçekten, özellikle Chu’nun oynadığı filmleri seçmiyorum. Yalnız ne hikmetse, hangi abidik filmi seçtiysem söylemesi ayıp, gubidik Chu içinde oluyor, ben n’edeyim, sen söyle!


Ele geçirdikleri her ‘eti’ paylaşmak için iri gözlü liderleri başkanlığında toplantı yapan yamyam kabilesinin mutfaktan sorumlu olanları, yüzlerinde her daim maskelerle geziyorlar. Malum, yiyeceğin hangi ırmaktan geleceği belli olmaz.
Lakin bu seferki yiyecek Norman Chu kılığında Ajan 999 adı altında, yanında yankesici bir adamla birlikte geliyor. Ajan 999, adının bile başlı başlına komedi kaynağı olmasının yanısıra, Chu’nun en iyi performanslarından biri olarak göz dolduruyor. Kafasında şapkası ve ağzından düşürmediği sigarasıyla, filmin büyük bir bölümünde yamyamlar adasına düştüğünün farkında olmadan, asıl amacı, Rolex adlı bir suçluyu aramakla geçiriyor. Bu esnada kasabaya birlikte geldiği yankesici de boş durmuyor elbet.
O da komedinin diğer önemli unsurunu oluşturuyor. Bu filmi, baştan sona, şu şöyle yaptı, o oraya gitti tarzında anlatacak değilim. O yüzden çok ayrıntıya girmenin manası yok. N’oldu? Sevindin değil mi?

