komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14.1.10

KUNG FU STİLİ YEMEK YAPMA SANATI

Yemek sanatıyla kung fu sanatını birleştiren 2009 yapımı bir film, sıradaki filmim. Şu filmi, nerden baksam 6 aydır “Ha şimdi izlicem, yok yarın izlicem…” diye diye bugüne kadar izlememe başarısını göstermişim. Son zamanlarda hep yaptığım gibi tebrik ediyorum kendimi ama bu defa sizden de tebrik bekliyorum. Hakkımı yiyorsunuz sürekli…
“İnsanın iyi, temiz ve kung fu ahlâklısını severim” sözünden ilham alarak kotarılan filmin konusu son derece basit. Sammo Hung tarafından canlandırılan kung fu üstadı yemek şefinin, yalnızca en iyi şeflere verilen ejder satırıyla pişirdiği yemeklere, çırağı tarafından komplo amaçlı zehir atılması ve zehirlenen misafirler neticesiyle, kendi okulundan men edilmesiyle açılıyor film. Tası tarağı toplayan Sammo, soluğu ustasının lokanta-evinde alır ama ustası çoktan mefta olmuş, onun yerine iki kızı lokantayı işletmektedir. Bu esnada kung fu okulundan yeni mezun olmuş çömez bir aşçının yolu da, bu eve düşer. Sammo, genç kung fucuyu yanına çırak olarak alıp, kung funun temelindeki fikirlerle, yemek yapma sanatının inceliklerini ona aktarır. Güllük gülistanlık gibi anlattığım bu durum, elbette ‘evrensel kötülük’ dediğimiz olguyla bozulacak, bir yanlış anlama sonucu Sammo’yu suçlayan ve yemek yapma sanatında hinlikle bir yerlere gelmiş Sammo’nun öz yeğeniyle karşılıklı atışmasına, olaya ister istemez karışan genç kung fucu ve kızkardeşlerle birlikte, bilmem kaçıncı ulusal yemek yapma yarışmasında jürideki yerimizi aldıktan hemen sonra tanık olacağızdır.
Daha önce de kung fu ile yemek yapma işini birleştiren filmler yok değildi. Hoş ben sadece Stephen Chow’un God Of Cookery’sini biliyorum ama Tsui Hark’ın da varmış IMDB’den okuduğum kadarıyla. Aslında şöyle bir düşününce, birebir yemekle kung fu’yu birleştiren değil ama herhangi bir kung fu filminde, yeteneklerini mutfakta geliştiren çömez karakter, yeterince sık rastlanılan bir durum 70-80’lerin kung fu filmlerinde. Öyleyse onları da hesaba katarak son bir gözlem yapmak gerekirse, son yıllarda Sammo’yu Amerikan dizileri haricinde görmek isteyen seyirciler için iyi bir film olmakla beraber, kung fu’nun pişirme olayıyla çok fazla iç içe geçemediği, kızkardeşlerden birinin Japon pop idolü (Ai Kago) olması dolayısıyla hafif gişeye oynanmış, buna rağmen dövüş sahnelerinin yerli yerinde olmasa da ‘yeterince’ iyi olduğu eğlencelik bir film Kung Fu Chefs. Ama yine de, God Of Cookery’yi bu filme tercih ederim milyon kere.
Fotoları çeşitli Çin Sitelerinden yürüttüm. Mutlu değilim ama tembelim... Bu da son filmimiz olsun şimdilik. Japon Film Festivaline takılacağımdan birkaç gün kafa dinleyeyim diyorum blog konusunda. Zaten pek istekli yazmayışımdan da anlaşıldığı üzere yeni filmlere pek de ilgim yok. Aradan bir 10 yıl geçsin öyle bakalım demek istiyorum da ne saçmaladığımı ben de pek bilmediğimden noktalıyorum..........................

GONG FU CHU SHEN/KUNG FU CHEFS 2009
Y: Ken Yip Wing-Kin
O: Sammo Hung Kam-Bo, Vanness Wu, Ai Kago, Cherry Ying

26.12.09

KOCAKARI YÖNTEMLİ POLİS

Şu filmi de aradan çıkarayım da kafam rahatlasın. Bu defa korku-komedi türünün Hong Kong’lu üstadlarından biriyle devam ediyorum. Lam Ching Ying abimi, daha önce Mr.Vampire filmi vesilesiyle buraya misafir etmiş idim. İşte şimdi de henüz geçenlerde elime geçen Magic Cop DVD’si vesilesiyle yeniden ağırlayayım diyorum.

Biliyorum ki korku-komedi türü seveninden çok, nefret edeni bulunan bir tür. Benim de, çok favorim olmamakla birlikte karşı olduğum bir tür değil. Aslında aynı anda hem korkuyu hem de komediyi dengede tutan bir filme rastlamak zor olduğundan, genelde bu iki öğeden birine ağırlık vermiş -ağır öğe genelde komedi oluyor- filmlerle dolu piyasa. Açıkçası, ben de oturup böylesi bir filmin korku unsurunu kaale alacak değilim elbette. Benim derdim, son derece ciddi surat ifadesiyle insanı rahatsız edici biçimde güldürmeyi başaran Lam Ching Ying abimin, bu defa nasıl döktürdüğünü izlemek.
Eski bir taocu rahip olan polis Lam amcanın komşusu yaşlı teyzenin başka şehirde yaşayan torunu ölünce (tamlamaya bak!), cesedi teşhis etmek ve hatta teyzeye getirmek için Lam amca, kendi yeğeniyle yola çıkar. Torunun ölümü normal bir ölüm değildir. Zira uyuşturucu kaçakçılarının peşinde olan polis ekibi, bir lokantaya pusu kurmuşken, ortamda, eline kelepçelenmiş bir çantayla ‘buz’ gibi oturan yeğen, polise direnç gösterince, çıkan çatışmada ölür. Torunun çatışma esnasında ölmesi, olayın sadece bir yüzüdür. Çünkü otopsi odasında cesedi inceleyen Lam amca, torunun polis kurşunuyla değil, çok daha önceden öldüğünü ve buz büyüsüyle dondurulurak canlandırıldığını farkeder. Tüm bu büyü müyü laflarına anlam veremeyen çömez polis ekibinin birbirine zıt iki karakteri, bu andan itibaren, Lam amcanın eski iş arkadaşı olan amirlerinden, olayı Lam amcanın devralacağını ve ikisinin de ona yardımcı olması gerektiği emrini alırlar. Çömezlerden biri, mantıklı bir açıklama bulamadığı şeylerle karşılaşmaya başladıktan sonra Lam amcaya ısınırken, diğer çömez polis, son dakikaya kadar amcaya muhalefet etmeye devam edecektir. Lam amca ise, son derece seri hareketlerle birleştirdiği kocakarı metodlarıyla uyuşturucu kaçakçısı çeteyi anında ortaya çıkarıp, büyü işinde en az kendisi kadar yetenekli kadın elebaşını alt etmeye çalışacaktır. Üçüncü elemanımız seyirci de isterse kahkalarla, isterse benim gibi içinden gülerek hoş bir film seyretmenin keyfine varacaktır.
"Kısa kes, bişey havası olsun dediler
Peçeteye yazıp öne gönderdiler" iki dizeli şiirimden sonra doğrudan sahnelere geçip, bir komedi filmini anlatmanın zorluğunu gözünüze sokmak istiyorum. Bir de Lam Ching Ying abiye başka bir film vesilesiyle daha sonra eğilelim...
1. yetenek böyle birşey. Ateşten fırlayan ruhu, zapt etmek için bir çırpıda kağıttan beden yapan Lam amca.

2.Şüphelinin kaçmasını engellemek için ayağına kelepçeyle kendini bağlayan 'zeki' polis!

3. Eski kafalı Lam amcanın, çömez polisinin haddinden fazla modern evinde Feng Shui hesabı yaptığı düzenleme ve hemen sağ tarafta, telefon kulübesi şeklindeki hela!

4. Böğrüme bıçak sokan kedicik. Ki az sonra uğradığı şiddet gösterisini koymaya vicdanım el vermedi...
5. Japon uyuşturucu kaçakçısı(başka millet olsa şaşardım!) çetesinin lideri kadının, kurbanını kukla gibi oynattığı an!
6. ve son olarak kültürlerarası etkileşim; şişe çekme!

21.7.09

İÇİNDEN VAMPİR ÇIKAN "KUNG FU ZOMBIE"

Tevekkeli dememişler “Eşeğe altın semer vurmuşlar, eşek yine eşek” diye. Benimkisi de o hesap, animelerin arasına bir kung fu filmi kaynatayım dedim.
1981 tarihli Kung fu Zombie, hem zombi, hem hayalet hem de vampir severlere hitap eden, ama kung fu ile korkudan ziyade, diğer tüm Hong Kong zombi filmlerinden anlaşılacağı üzere kung fu’yu komediyle harmanlamış bir film. Her ne kadar final sahnesine kadar pek gülmemiş olsam da bu sadece benim- belki inanmayacaksınız ama- ne kadar somurtuk bi insan olduğumu kanıtlar o kadar. Öte yandan kung fu’nun komedi ile harmanında en çok Stephen Chow severim, gerisini gömerim.
Asıl Zombi
Klasik bir ceset dirilterek zombi yapma sahnesi ile açılan filmi uzun süre götüren en önemli şey bir hayalet aslında. Banka soyan bir çeteyi, soygun sırasında basarak yakalatan, hangi güvenlik gücüne mensup olduğunu anlayamadığım Pang ile çetenin lideri arasında –doğal olarak- husumet oluşmuştur. Pang’tan intikam almak isteyen lider, zombi yapıcısı rahiple işbirliğine giderek Pang’ı öldürmek için tuzak kurar ama tuzağa her salak gibi kendi düşerek, zombi olarak değil ama ne hikmetse vücudundan ayrılan ruhu ile hayalet olarak geri gelir.Yerde vücudunu gören hayaletimiz, geri dönmek istese de kendi bile cesedinin eciş bücüşlüğünden korktuğundan dolayı, reenkarnasyon olayına girerek yeniden vücut bulabilmek adına zombi canlandırıcısı büyücü ile yakışıklı ceset arayışına başlar.
Büyücü rahip
Hayaletin büyücünün içinden geçtiği an
Bu sahnelerde mezarlıkta, o tabut senin bu tabut benim ceset sergisi gezen ikilimiz, hayaletin beğenisine uygun vücudu bulduklarına kısa süre sonra pişman olacaklardır. Zira canlandırdıkları ceset, canlandırma töreni esnasında hayaletin atlama tekniğiyle cesedin içine girerememesinden mütevellit başına buyruk bir zombi olmuş ve "alınacak bir intikamım vardı" diyerek, Pang ve onun sert mizaçlı babasının evini basmaya yeltenmiştir.

Söz Pang’ın babasından açılmışken iki kelam da bu önemli karakter için etmekte faide var. Oğlunu iyi yetiştirmek adına ikide bir dövüş mevzusu açan babanın en önemli özelliği, yine ikide bir ölü taklidi yapıp sonra kendine gelmekten ibarettir. Ama oldukça hoyrat bir tip olduğu görülen Pang’ın da böylesi bir disipline ihtiyacı var gibi görünmektedir. İntikam almak isteyen zombiyi, baba oğul arada bir birlikte dövüşerek benzetmek suretiyle, ikinci kez ölümüne sebep olurlar. Söz konusu zombi ikinci kez dirildiğinde kulaklarınıza ve gözlerinize inanamayacaksınız belki ama kırmızı-siyah pelerini ve dişleriyle bir vampir haline gelecek, böylelikle seyirciyi şükür dualarından men etmeyecektir.

Geride bıraktığımız hayalet ise hem genç hem yakışıklı vücut arayışını sürdürürken sonunda gerçekten ölerek seyircinin içine su serpen Pang’ın babasının vücuduna muhtaç kalacak, böylelikle Pang’ı hem bir zombi baba psikoloji hem de kanlı bir vampir ile karşı karşıya getirerek sonlanacaktır.
Dövüş koreografisinin, özellikle Pang’ı canlandıran Billy Chong’un olduğu sahnelerde oldukça iyi olduğu görülen filmde, komediye destek olan ikinci bir koreografi durumu da yok değil. O bildiğiniz, normal sahnelerin x4 hızda kurgulanmış versiyonlarından bahsediyorum. Sonra efenime söyleyeyim şu yeşil-kırmızı-mavi spot ışıklarına hastayım, bilmiyorum daha önce belirtmiş miydim ama... Her ne kadar bu filmde pek bir etkili kullanılamamışsa da kısa bir süre içinde yazmayı planladığım Shaw Brothers yapımı Killer Snakes’te bahsederiz bu durumdan.

Endonezya asıllı Pang karakterindeki Billy Chong’un yakışıklı ve klasik kas propaganda unsuru olarak kullanıldığı filmin yönetmeni I-Jung Hua hakkında tüm bilgim bu filmle sınırlı. Bir gargara yapma sahnesi için bile on milyon açı kullanan yönetmenin fazla filmi olmamasının nedenini, sanırım çok detaycı biri olduğundan kelli "az ama öz(!) olsun" düsturu ile açıklayabiliriz, yerseniz tabii...


*Şu yazıda onbin düzeltme yaptım ama yine en önemli şeyi eklemeyi unutmuşum. O da filmin sonunda kısacık da olsa batılı anlamda bir zombi güruhunun kovalama sahnesinin bulunduğudur.

WU LONG TIAN SHI ZHAO JI GUI / KUNG FU ZOMBIE 1981

Y: I-Jung Hua

O: Billy Chong, Lau Chan, Tao Chiang

8.6.09

SENİ ÇİĞ ÇİĞ YİCEZ / WE'RE GOING TO EAT YOU

Büyük insan, kendisi için ayrı bir ‘dandik’ kategorisi açtığım Tsui Hark’ın çektiği üçüncü film olan We’re Going to Eat You- uydurduğum türkçe adıyla ‘’Seni Çiğ Çiğ Yicez”, 3K’lık bir film.Artizlik olsun diye kısaltma halinde yazdığım 3K’yı açmak gerekirse, korku-komedi-kung fu üçlüsü dersem, kısaltmayı kalbinden vurmuş olurum sanırım. 1980 tarihli filmin çekildiği dönemin, korku furyasının ağırlık kazandığı dönemler olduğunu söylemek gereksiz bir çaba olacaktır ya, yine de hatırlatmakta yarar var. Yapım şirketi Seasonal Film Corporation olan filmin, korkuyorum yazmaya, kendi açımdan en güzel noktalarından biri elbet Noman Chu’dur. Kendimi aklamak gibi olmasın ama gerçekten, özellikle Chu’nun oynadığı filmleri seçmiyorum. Yalnız ne hikmetse, hangi abidik filmi seçtiysem söylemesi ayıp, gubidik Chu içinde oluyor, ben n’edeyim, sen söyle!
Korkunun yamyamlıktan kaynaklandığı, bol kanlı insan kesme sahneleri barındırmasına rağmen aç karnına seyredildiğinde insan bünyesinde fazla etki yapmayan film, yollarını kaybeden iki köylünün, yamyamların eline düşmesiyle başlıyor. Maalesef kendilerini, 'yenilmekten' kurtaramayan, kim oldukları meçhul bu iki karakter sayesinde, bir adada yaşayan yamyam ‘kabilesi’yle tanışma fırsatı yakalıyoruz. Ele geçirdikleri her ‘eti’ paylaşmak için iri gözlü liderleri başkanlığında toplantı yapan yamyam kabilesinin mutfaktan sorumlu olanları, yüzlerinde her daim maskelerle geziyorlar. Malum, yiyeceğin hangi ırmaktan geleceği belli olmaz. Lakin bu seferki yiyecek Norman Chu kılığında Ajan 999 adı altında, yanında yankesici bir adamla birlikte geliyor. Ajan 999, adının bile başlı başlına komedi kaynağı olmasının yanısıra, Chu’nun en iyi performanslarından biri olarak göz dolduruyor. Kafasında şapkası ve ağzından düşürmediği sigarasıyla, filmin büyük bir bölümünde yamyamlar adasına düştüğünün farkında olmadan, asıl amacı, Rolex adlı bir suçluyu aramakla geçiriyor. Bu esnada kasabaya birlikte geldiği yankesici de boş durmuyor elbet. O da komedinin diğer önemli unsurunu oluşturuyor. Bu filmi, baştan sona, şu şöyle yaptı, o oraya gitti tarzında anlatacak değilim. O yüzden çok ayrıntıya girmenin manası yok. N’oldu? Sevindin değil mi? Yamyamların arasına düştüğünün farkında olmayan Ajan 999'un, yamyamların alkışları eşliğinde kendi ayaklarıyla tıpış tıpış mutfağa giriş anı

Erkek Fatma, Ajan 999'a yemek getirmek suretiyle kur yaparken
Ajan 999 ve yankesici ramen yerken. Aman dikkat içinden ne çıkacağı belli olmaz!
“...Tsui Hark’ın bir sonraki filmi bu kez 1910’lardaki Cumhuriyetçi dönemde geçen SİZİ YİYECEĞİZ’dir. İsminden de tahmin edilebileceği gibi film yamyamlık üstünedir, ama öylesine hızlı, sert ve esprili bir ifadeyle anlatılır ki Yamyam Katliamı tarzı İtalyanların bol kanlı filmlerinde bulunan ve binbir zahmetle yapılan türe sadık olam çabasını bütünüyle dışlar...............Herkes ‘ne koparsam kardır’ın peşindedir ve dönemin tüm Tsui Hark filmlerinde olduğu gibi hiç kahraman yoktur................Adanın tek kasabasının sakinleriyse kana susamış yamyamlardır-düsturlarıysa şudur: “Sen insanları yemezsen, onlar seni yerler.”..................Filmin öncelikli esin kaynağı, Tobe Hooper’ın filmi Teksas Elektrikli Testere Katliamı olduğu için Sizi Yiyeceğiz’de ellerindeki satırları sallayarak ormanda kurbanlarının kovalayan maskeli gerizekalılardan bol miktarda vardır. İğrenç katliamlar, sakatlanmış eklemler ve tencereler dolusu kaynayan gövde parçaları sık rastlanan sahnelerdir. Geleneksel ahlak tersyüz edilmiştir. Kimseye güvenilmez. Amaçlarında gerçekten samimi olanlar yalnızca yamyamlardır. Gösterime girişinin ardından hafiften bir kült ününe sahip olsa da Sizi Yiyeceğiz bir ticari başarı kazanamayacaktı. Belki de eğlence sektörü için fazla karanlık ve aykırı olduğu için. Politik söylemi de bir parça prematüreydi. Ülkenin 1997 yılında anakaraya devredilecek olmasını 1980 yılında yergi konusu etmek oldukça zamansız bir davranıştı belki de.“ Kabalcı Yayınevi’nden Nilgün Birgül’ün çevirisiyle çıkan Pete Tombs’un Fantastik Filmler adlı kitaptan bu alıntı, ‘iğrenç katliamlar’ gibi tanımlamaları biraz fazla abartılı bulsam da, filmle ilgili en doğru bilgiyi veriyor. Bana da bir oh çekip, hazırın üstüne konmanın verdiği rahatlıkla kebapçıya gitmek kalıyor.

WE'RE GOING TO EAT YOU (1980)
Y: Tsui Hark
Dövüş Kareografı: Corey Yuen Kwai
O: Norman Chu (Ajan 999), Eddy Ko Hung (iri gözlü lider), Melvin Wong Gam-San (Rolex), Hon Gwok Choi (yankesici)


Boş işler bunlar...