31.8.09

VURKAÇ / RUN AND KILL

Madem uyuşturucunun kötülüğüne dair bir filmle başladık, Yeşilay’ın blogger şubesi misyonumu gözünüze sokma açısından, içkinin kötülüğüne vurgu yapan bir filmle devam edelim. İçki tüm kötülüklerin anasıysa, Hin Sing ‘Billy’ Tang çıbanbaşıdır demek istiyorum sevgili seyirciler. 1993’te Yeşilay için kısa metrajlı bir film çekmek üzere anlaşan Tang, parasını alamamış olacak ki bu kısa filmden, uzunca bir gereksiz intikam filmi çıkarmayı başarmış gibi görünüyor. Evet biraz fazla sallamış olabilirim. Lakin büyüklük sizde kalsın. Ben geçeyim konuya;


Dünya tatlısı şişmanlıktaki-bilirsiniz işte, yanağından makas alma hissi uyandıran bir şişmanlıktan bahsediyorum, kaldı ki kısa süre içinde benim için de sıraya girmeniz işten bile değil- Bay Ng, ön alt dişlerinin yokluğuna bakılırsa 7-8 yaşlarında olduğu farkedilebilecek kızına karşı sonsuz bir şefkat ve sevecenlikle dolup taşmaktadır.
Kendisine nazaran, pek de iyi bir anne ve ev kadını olmadığı görülen karısının tüm vurdumduymazlığına ses çıkarmazken, sabahları kızını horoz sesi çıkararak kaldırmakta, milk shake’ine kadar kahvaltısını hazırlayıp, üstelik bir de okula kadar kucağında taşımaktadır. Bir nakliyat şirketi işleten Bay Ng’nin kazancı fevkalade olmamakla birlikte, çok kötü de değildir. Lakin, tüm kazandığı parayı, kılıbık formatında karısının eline saymaktadır. Böyle karı olmaz olsun seyirci. Zira Bay Ng’yi alenen aldatmaktan çekinmez. Üstüme iyilik sağlık! Üstelik Bay Ng’de, karısının kendini aldatmasından saftirikler gibi kendini sorumlu tutar ya, pes doğrusu.
İşte günlerden bir gün, karısının yine kendini aldattığına şahit olan Bay Ng, soluğu kadını terketmekte alması gerekirken, bir barda alıverir. Soluğu bıraktığı nokta ise birazdan değineceğim gibi geri dönülemez olaylar zincirinin başlangıç noktasıdır. x2 geri sarıyorum: Bay Ng, iyice sarhoş olmuş vaziyette, içki ardına içki yuvarlarken-Tööbe Tööbe ramazan ramazan- yanına geveze bir kadın oturur.
Sohbet esnasında Bay Ng’nin karısının durumunu öğrenen bu abla, ‘Sen de pek rahatmışsın be adam, ben olsam şimdiye öldürmüştüm o karıyı” der. İçkinin kontrolden çıkardığı bu sohbet sonucunda, kadın, Bay Ng ile, karısını öldürmek için kiralık katil tutması konusunda anlaşır. Bay Ng’yi zilzurna sarhoş halde bulan kiralık katil, son kez Bay Ng’ye ne istediğini sorduğu vakit, ‘karımın ölmesini istiyorum’ sözünü duyup, durumu teyit edince, haydi hep beraber şenliğe gidelim arkadaşlar. Aslında bu tamamen kantoncanın türkçe kadar açık bir dil olmamasından kaynaklanan bir yanlış anlamadır. Zira zilzurna Bay Ng “Karımın ölesiye....ölesiye....ölesiye....sarhoş olmasını “ istiyorum gibi anlamsız birşey demeye çalışırken, altyazıdan anladığım kadarıyla ‘ölesiye sarhoş’ ile ‘ölü’ kelimelerinin ingilizcede ‘dead drunk’ ve ‘dead’e karşılık gelmesinin sıkıntısını yaşamıştır. “E, sen kantonca dememiş miydin? İngilizce ne ayak?” diyen var ise aranızda, onu Allah’a havale ediyorum. Ahanda benden bu kadar.

Hatırlamadığı ölüm emri gerçekleşip de, kiralık katil, hakkı olan para için Bay Ng’yi bulduğunda, Bay Ng elbette adamın suratına boş boş bakacaktır. Lakin kiralık katil ve bağlı bulunduğu çete-ki lideri çok sevdiğim yüce insan Johnny Wang Lung-Wei’dir- Bay Ng’nin yakasını bırakmayacak, istedikleri parayı sürekli katlayacaklardır.
Bundan sonra filmin adında geçen ‘RUN’ hadisesine başvurarak, sayfiyedeki(?) evine kapağı atan Bay Ng, burada da başka bir çeteye karışacak ve filmin asıl psikopat ve bu defa gerçekten sinir bozucu öğesiyle seyirciyi de tanıştıracaktır. Vietnam savaşı gazisi olmuş Simon Yam tarafından canlandırılan Ching Fung, onun kardeşi ve çete lideri tarafından bir anlamda himaye altına alınacaktır, tâ ki Ching Fung’un kardeşi, Bay Ng yüzünden kiralık katil çetesi tarafından işkence görüp öldürülene değin.


Daha önce çarşafla kaçış görmüştüm ama hiç böylesini görmemiştim. Çarşafın altında Ching Fung ve rehineleri Bay Ng ile kızı
Kardeşini kaybeden ve Vietnam Savaşından akıl sağlığı pek de yerinde olmayarak çıkan Ching Fung, tüm öfkesini Bay Ng’ye yöneltecek ve göze göz, dişe diş hesabıyla Bay Ng’nin hayattaki tek ailesi, annesi ve küçük kızını ortadan kaldırmaya odaklanacaktır.

Klasik Billy Tang kamera açısı

Sevdiğimiz aksiyon sahnelerinden biri daha; herkesin birbirine silah çektiği o an!


Görüldüğü gibi, içkinin yanlış anlamalara nasıl sebebiyet verdiğinin aynası konumundaki filmin ana temasını bayağı bir çarpıtmış da olsam bunun tek nedeni filmin tek bir sahnesindeki şiddet öğesidir. Şimdiye kadar farketmişsinizdir ya, kimseye alenen tavsiyede bulunmayı pek sevmem. Lakin bu film için bir tavsiyem var, lütfen seyretmeyin. Şiddetin, küçük kıza dönen noktasına kadar kikir kikir seyrettiğim-ki yer yer sıkıcıya kaçtığı anlar da olmadı değil- filmi aşırıya kaçmakla itham ediyorum. Şiddetin de bir sınırı olur. Hele çocuğa yönelik anlamsız bir şiddet gösterisi yapan-ki anlamlı şiddet var mı ki?-bir filmi Simon Yam hatrına bile seyrettirmem. Çok sinirlendim.
Bir de bir itirafım var; şu ikinci çetenin ortaya çıkış sahnesini falan çok net anlamadım canlar. Onun için az buçuk sallamış olabilirim. Aman zaten bana güvenen var mı ki?.. Neyse...

Makasları hazırlayın. Bir dahaki sefere 'bol kanlı' kesme yapıştırma yapıyoruz. Veda parçam, son iki blog girdisinden aşina olmalısınız artık, Iron Maiden’dan geliyor; Run To The Hills...


Yine Yeni Yeniden polis rolünde Danny Lee

WOO SUE / RUN AND KILL 1993

Y: Hin Sing 'Billy' Tang

O: Kent Cheng, Simon Yam, Danny Lee

Hiç yorum yok:

Boş işler bunlar...