18.12.09

MAKARNAYA S.O.S MATANGO

Üşengecin dostu hangi yemektir? Elbette makarna! Tüm gün yağan yağmurun altında mest olmuş vaziyette, işten eve döndükten hemen sonra, malum ‘G’lerimden birinin sağlığının yerinde olması dolayısıyla da, hayattaki en yakın arkadaşlarımdan biri olan karnabaharı bir kenara bırakıp, mantarlı makarna yapmaya koyuldum. Yalan söylemekte zorlandığım anlarımdan birine denk geldiğiniz için şanslısınız. Her ne kadar yukarda yazan şeylerin hepsi, kendi içlerinde doğruysa da, asıl üzerinde durulması gereken şey, uzunca bir süredir, karnabaharın kıçına tekmeyi basıp, zaten makarna yediğimdir! Asıl mevzumuz bu değil. Mümkünse, en kısa yoldan oraya gelmek istiyorum ama bugün çok fazla konuşamadığımdan, içimde sıkışıp kalmış tüm gevezelikleri buraya aktarmak zorundayım. Yoksa patlarım hafazanallah...

Mantarla, aynen bugünkü gibi bir kış ayazında, başka deyişle, çok geç yaşta tanıştım. Hatta şunun şurasında 6 yılı geçmez ilk mantar yiyişim. Çünkü bizim evde, hiç mantar pişmedi ühü ühü! “Heba olan onca yılıma mı acıyayım, dünyanın böyle güzel bir nimetinden yeteri kadar faydalanamadığıma mı?” diye geyik yapmamı bekleyebilirsiniz ama o kadar abartılı bir sevgim yok mantara. Ama asıl mevzumuz bu da değil. İşte aşımı pişirip kotardıktan sonra, kabaca, zıkkımlanmak üzere masaya oturduğumda, karşılaştığım manzara, bitmek tükenmek bilmeyen yağmur altında, her geçen gün daha da büyüyen mantar manzaramla birleşince (Bkz; Foto), 1963 yapımı Honda Ishiro ’nun yönettiği Matango: Attack of The Mushroom People filmini aklıma getirdi.

Film, ismini duyduğunuzda kikirdemenize neden olup, hafiften bir dandiklik sinyali vermişse de, kim ne derse desin, Body Horror’un iyi örneklerinden biri. Üstelik bu defa, Japonya’nın travması nükleerden ziyade, ekonomik büyümenin getirdiği sonuçlar üzerine kurulu olması, filmin önemini arttırıyor.
İkisi hariç hepsi, birbirinden züppe insanlardan oluşmuş bir ekip -nasıl biraraya geldiklerini hatırlamıyorum- ‘paranın satın alabileceği’ en mükemmel tekneye doluşmuşlar ve deniz sefası yapmaktadırlar. Sazlı sözlü gezinin gecesinde (gündüz de olabilir, onu da hatırlamıyorum), aniden bastıran fırtına ile tekne, bilinmedik sulara doğru sürüklenir. Ortalık yatışıp, ufuk da şöyle bir açılmaya başladığında, karşıda bir ada olduğunu görür ekibimiz. Dikkat iddia ediyorum; Lost’un çıkış noktası bu filmdir. (:-P) Merak eylemen! Zira yazı bitene kadar birkaç iddiada daha bulunacak gibiyim. Adaya yaklaşıp, karaya ayak bastıklarında, araştırma üssü gibi bir yer keşfederler. Ama adada bitkilerden ve mantarlardan başka canlı türü yok gibidir. Dikkat iddia ediyorum 2; Mantar denilen şey, kesinlikle bir çeşit hayvandır. Ekibimizin merak kumkuması işbaşı yapadursun, karınları da zil çalmaya başlamıştır. Lâkin gemideki yiyeceklerini çoktan tükettiklerinden, araştırma üssündeki yiyeceklere, daha fenası, etrafta buldukları mantarlara sulanırlar.

Esrarengiz adada, yaşam mücadelesi veren ekibin, sinirleri, malum olacağı üzere, giderek bozulmaya başlamıştır. Bu da demek oluyor ki kısa zaman içerisinde, zaten bu tür ‘ekipli’ filmlerden alışılageldiği üzere, herbiri başka bir ahlâki değeri temsil eden karakterlerin birbirlerine düşmeleri an meselesidir. Buna bir de, gecelerden bir gece, ne olduğu anlaşılamayan -malum karanlık- bir ‘yaratık’ saldırısı neticesinde, mantar yiyen elemanların da kafayı iyice sıyırması eklenince asıl eğlence başlar. Tekne ekibi, yavaş yavaş eleman kaybederken, adadaki başka bir ekip, yani Mantar Adamlar, yeni elemanlar kazanmaktadır. Dırırırın!...


Tembelliğim üzerimde olduğundan ve uykunun esir olmadan evvel en azından bir adet film seyretmek istediğimden, bu defalık bizzat ben tarafından kırpılmış film sahneleri kullanmayacağım. Yukarıda ve aşağıda gördüğünüz tüm film fotoğrafları Toho Kingdom ’dan alınma.

Filme göz atmak isteyen Asian Horror Movies ’e, filmle ilgili hem besleyici hem de doyurucu bir yazı okumak isteyen Midnight Eye ’a, yok ben gene de doymadım diyen ise mantarlı makarna tarifi almak üzere hoşuma giden bir yemek sitesi bulamadığım için, hayali yemek sitem Tıkınıyorum ‘a buyursun.

Filmin finalinde, adadan kurtulmayı başaran tek adamın, gittikçe büyüyen Tokyo’nun aldatıcı aydınlığına bakarak söylediği gibi insanlığımı daha fazla yitirmeden gidiyorum. Pes...

MATANGO -ATTACK OF THE MUSHROOM PEOPLE 1963
Y: Ishiro Honda
O: Akira Kobai, Kenji Sahara, Yoshio Tsuchiya, Hiroshi Koizumi, Miki Yashiro, Kumi Mizuno, Hiroshi Tachikawa

4 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Bu filmi izlemeyi isterim, tabii sende varsa! ;-)

Tuğba dedi ki...

(O_O) Şaşkınlık içindeyim Gaddesu! Sonra tekme atmayacağına söz verirsen getiririm filmi sana! Ama "Yok, söz veremem!" dersen, canın sağolsun, napalım... (Hehehe)

Adsız dedi ki...

Yahu şaşıracak ne var! Mantar manyağıyım ben, bayılıyorum her türlü yemeğine. Filmini de merak ettim. Du bakali n'olecak?! :-p



N.B. Uçan tekme konusunda garanti veremiyorum ama...



imza: yabancı bir pc'den giren ailenizin Megami-chan'ı

Tuğba dedi ki...

El pîsî'lerinden selam ediyorsun demek!

El mahkum getireceğiz o halde.

El gong fu'su çalışayım bari, savunma amaçlı.

El ederim dosta düşmana.

Elele mutlu kalın...

İmza: El Ninjos

Boş işler bunlar...