5.6.10

ÇEKİRDEK ÇİTLEYEREK SEYREDİLEMEYECEK BİR FİLM: DAUGHTER OF DARKNESS

Aradan uzun zaman geçmiş, hiç CAT III filmi seyretmemiştim. Zaten bu tür bir filmi seyretmeye başlamadan evvel “seyretsem mi seyretmesem mi?” ikilemi yaşıyor, seyrederken yerinize çakılıyor, seyrettikten hemen sonra da “bir daha seyredersem, tövbe yarebbime!” diyorsunuz. Hayatta en çok sevdiğim(!) şeylerden birini, ‘genelleme’yi de başarıyla yaptım ya, sırtım yere gelmez artık. (Aman gelmesin zaten ağrıyor her tarafım).

Hong Konglu yönetmenler benim akrabam falan olmadığından ilk olarak filmi bana tanıdık kılan unsurlardan bahsetmek işime geliyor ne yalan söyleyeyim. Birincisi, 1993 yapımı filmi, gözü kapalı izlenebilir kılan şey, ana oyuncularından birinin Anthony Wong olması. Şiddet, kan gölü, tecavüz, seks ve bu tümünün akla getirebileceği türlü iğrençliklerle dolu filmin ağırlığını azaltan bir şey varsa o da, Anthony Wong’un canlandırdığı, kadın düşkünü ama işinde acayip yöntemlerle de olsa başarılı polis komiseri. Daha önce Chris De Burgh üzerinden kaymak yiyerek bu sayfalara taşıdığım Red To Kill’in zekâ özürlü karakterini canlandıran Lily Chung yine, başta babası olmak üzere ailesinin tüm üyeleri tarafından istismar edilen acınası bir rolle karşımızda.

Film, CAT III'nin vazgeçemediği masmavi bir aydınlatma altında Lily Chung'un hapishanede özenle makyaj yapmaya çalışması esnasında gardiyanlar tarafından zorla götürülmesiyle açılıyor. Daha henüz buna anlam veremeden türlü şebeklikler içerisinde ekrana gelen Wong, her ne kadar bünyemde "Öf, gülemem sana şimdi" tepkisi yaratmaya çalışmışsa da kendimi koyverdiğimi ve bu herif ne yapsa istemdışı gülmeme sebebiyet verdiğini itiraf etmeliyim.

Karakol kapısından canhıraş vaziyette girerek "Ailemi katlettiler" nidaları atan Lily Chung, komiser Wong ve onun çömezi oğlan çocuğu görünümlü kadın polis tarafından karşılanır. Kızın evine yani olay mahalline varan polis ekibi kelimenin tam anlamıyla bir katliamla karşılaştıklarını farkettiklerinde, komiser Wong vakit kaybetmeden, kendi yöntemleriyle cinayeti kim veya kimlerin işlediklerini bulmak için iz peşine düşer. Kendi yöntemi demişken, örnek vermek gerekirse küvet içerisinde öldürülen kızkardeşin memesine dokunmak suretiyle yumuşaklık hesabından 12 saatten az bir süre önce öldürüldüğünü tespit eden Wong, kendisini cesedin yerine koyarak nasıl bir boğuşmanın mevcudiyete geldiğini de anlamaya çalışır.


Aslında kan gölüne dönmüş mekanda Wong'un bu istemdışı gülmeye sebebiyet veren halleri, filmin kafalara balyoz indirmek suretiyle insanı ağırlaştıran özelliğini yumuşatıyor. Dahası cesetlerin yerine kendini koyarak olayın nasıl gerçekleştiğini örneklerle açıklamak uğruna kızın annesinin taklidini yapmaktan bile çekinmeyen, üstüne bir de olay mahalli fotoğrafçısına sanki mahalle fotoğrafçısı gibi cesetlerle poz veren Wong'u ben Allah'a havale ettim bile.

Wong ve ekibi -ki bahsettiğim çömezden oluşmaktadır- sürdükleri izlerden önce kızın sevgilisine, ordan da katliamı işleyen zanlı olarak kıza ulaşırlar. Böylelikle kızı sorguya aldıklarında hem Wong'un hem de çömezinin gözlerini yaşartan (şaka değil) bir hayat hikâyesiyle seyirciyi başbaşa bırakırlar.


Anne, baba, erkek ve kızkardeşi tarafından mümkün olduğu her an zulme uğrayan, tek çıkış yolunu erkek arkadaşında bulan, saftirik kızcağız Lily Chung'un hayalleri, aslında üvey olduğu tespit edilen babası tarafından hunharca katledilince, artık bu zulme dayanamayan ve patlama noktasına varan Lily, sazı eline alarak biraz kanlı bir türkü de olsa çığırmaya başlamıştır.

İşte böylelikle güzelce açık da vererek filmi bağladıysam ne mutlu bana. Aslında toplumsal vicdana seslenen ve filmi seyreden her duygusal seyircinin "Oh oldu o aileye" tepkisi vermesinin kaçınılmaz olduğu Daughter of Darkness, insanı gözyaşlarını yutmaya teşvik eden (o ne demek ben de bilmiyorum), boğaza yumruk atan bi senaryoya sahip (Bu söz de böyle değildi ya neyse...). Açıkçası seyretmeden evvel genelde hiçbir filmin konusunu okumadığımdan (%99 okumuyorum) sadece adından yola çıktığım filmden daha farklı birşey beklediğimi itiraf etmeliyim. İster istemez vampir çağrışımı yapan isminin kan hariç vampirlerle yakından uzaktan ilgisi olmadığı gibi, aslında öyle boş bir film olmaması da beni şaşırtan bir özelliği idi.
Mutlulukların genelde fotoğraflarda kaldığı bu dünyadan sevgiler saygılar...

Hah! Bu arada, kızlar yamacıma toplanın. Zira Anthony Efendi hepinize birer öpücük konduracakmış!..

MIE MEN CAN AN ZHI NIE SHA/DAUGHTER OF DARKNESS 1993
Y: Kai Ming Lai
O: Lily Chung, Anthony Wong, Hugo Ng

2 yorum:

kişisel depresyon anları dedi ki...

Stuart Gordon'un aynı adlı 90 yapımı tv filmi vardı aynı adlı. Dedim bizim ninja amerikalara da mı uzandı ama gördüklerim içimin rahatlamasına sebep oldu :)

Tuğba dedi ki...

Bana da o yüzden farklı çağrışımlar yapmıştı bu film zaten ama...
Amerika değil ama sanırım yakın zamanda bir Küçük Emrah filmi patlatabilirim. Hazırlıklı olalım. Korkuyorum KDA! :-p

Boş işler bunlar...