Buraya kadar gelmişken, birşey sormak istiyorum dostlar; bir kadının ipek çorap giyişinin gösterilmesinin nesi nörotiktir, biri bana açıklayabilir mi? Bana kalırsa-ki ne diyoruz, elbette kalmaz- oldukça tiksindirici bir görüntü olan bu çorap giyme ve hatta onu kıçına kadar çekme hadisesi niye böylesine kimi filmde kullanılmaktan çekinilmez anlayamıyorum... Anlayamıyorum dostum anlayamıyorum... :-) Çıplaklığın sergilenmesinin hiçbir şekilde sansürlenmediği- elbette benim izlediğim versiyonda yoktu sansür falan- şiddet içeren sahnelerin son derece sert bir tarzda çekilmiş olduğu, kara büyüyle Çin usulü mücadele edilen ve en sondaki, 1979 tarihli Alien’ın açtığı yolda, çok da yeni olmayan fakat Hong Kong tarafından bakıldığında, o taraflara farklı bir soluk getirmeyi başarmış bir film Seeding of a Ghost. Son olarak müziğini sevsinler diyor ve ağzımdan kurt murt çıkarmadan ilerliyorum.
31.5.09
ÇEKİK GÖZLÜ ALIEN / SEEDING OF A GHOST
Buraya kadar gelmişken, birşey sormak istiyorum dostlar; bir kadının ipek çorap giyişinin gösterilmesinin nesi nörotiktir, biri bana açıklayabilir mi? Bana kalırsa-ki ne diyoruz, elbette kalmaz- oldukça tiksindirici bir görüntü olan bu çorap giyme ve hatta onu kıçına kadar çekme hadisesi niye böylesine kimi filmde kullanılmaktan çekinilmez anlayamıyorum... Anlayamıyorum dostum anlayamıyorum... :-) Çıplaklığın sergilenmesinin hiçbir şekilde sansürlenmediği- elbette benim izlediğim versiyonda yoktu sansür falan- şiddet içeren sahnelerin son derece sert bir tarzda çekilmiş olduğu, kara büyüyle Çin usulü mücadele edilen ve en sondaki, 1979 tarihli Alien’ın açtığı yolda, çok da yeni olmayan fakat Hong Kong tarafından bakıldığında, o taraflara farklı bir soluk getirmeyi başarmış bir film Seeding of a Ghost. Son olarak müziğini sevsinler diyor ve ağzımdan kurt murt çıkarmadan ilerliyorum.
30.5.09
TOPTENİSMUS NİNJUTSUS (Nam-ı diğer Tersninja'da yarışma)
28.5.09
ERASERHEAD ETKİLEŞİMLİ PORTREM
O halde gideyim ben usul usul... Ne kadar az görüşürsek o kadar iyi, değil mi?
1. Ben -Yes, mistır end misiz bıraovn?
2. Ben -Luk Tina, itz en aktıpıs, tıpış tıpış.
1. Ben -Ten takla atalım o zaman...
İki ben beraberce -Loy loy loy...
26.5.09
NİNJANIN PARMAKLA İMTİHANI A.K.A NINJA HUNTER
1984 tarihli Tayvan yapımı orijinal adıyla Ren zhe da jue dou, amerikanca adıyla Ninja Hunter veya Wu Tang vs. Ninja ve Türkçe adıyla Ninja İnsan Avcısı, yine sinema ömrü kısa, ama dolu dolu geçmiş bir yönetmenin, Wu Kuo-Ren’ in elinden çıkma. Bak alıştıra alıştıra söylüyorum, başrolde Alexander Lo Rei var. İşte şimdi senin sıran; ister kaç, ister kal! Hele ‘Gala’ vcd’den çıkan ve (sanırım) video dönemlerinin orijinal Türkçe dublajını hala üzerinde taşıyan filmin, insanın kendi ana dilinde dahi altyazıya ihtiyaç hissettiği anlar yaratması-ki kalmaya karar verirsen anlarsın ya, hiçbir karakterin adını yazmayıp lakaplarla hitap etmem, adları anlayamadığımdan dolayıdır- karar verme süreni kısaltacaktır. Eh, hağla kesin karar veremediysen, shaolin-wu dang-ninja üçlüsü, dore Ninja, uçan rahibe ve hatta uçan halı diye listeyi uzatınca, artık tamamen emin olursun herhalde. Evet… Giden gittiyse, kalan sağlar bizimdir diyerek (ki ne acayip bir mantıktır şu), filmi anlatmaya başlayalım.
Hitler bıyıklı, beyaz kıyafetli ninja lideri, “ninjalar artık öldürmekten başka birşey yapmıyor” diye veryansın ettikten sonra bu teklifi elbette kabul edecektir.
Beyazsaç-sivrikaş, yaptığı planları birer birer yürürlüğe koymaya başlar. Önce, başta Ninjalar olmak üzere, kendisi de o tapınak senin bu tapınak benim Shaolin tapınaklarına birer birer saldırır ve çoğunu da telef ederler. Dahası Shaolin rahibi kılığına soktuğu adamlarını imparatora saldırtıp, imparatoru da kendi safhına çeken beyazsaç-sivrikaş, çok kısa bir süre içinde Shaolin Tapınağı’nı ortadan kaldırmayı başarır. Buraya kadar beyazsaç-sivrikaşın zekasını, ninjanın sinsiliğini, shaolinin sebatını, sözün kısası aksiyonun hasını görürüz. Hatta aksiyonumuza sos olarak bir zombi kung fu dövüşçüsü ve kendi tapınağını satan shaolin rahibinin, büyük rahibin arkasından “o benim tırnağımın kiri bile olamaz” diyerek yaptığı dedikodu da katılarak bal-kaymak oluşturur. Aman yime de yanında yat!
Ortaya karışık teknik çalışıldığına şahit olduğumuz dövüşler, soluk keserken (hep şu lafı kullanmak istedim hayatta), tel tekniği denilen nimetin zaman zaman kendini ‘harbiden’ gösterdiğini söyleyebiliriz.
Lütfen fotoğrafın ayarıyla oynamayanız çünkü fotoğraftan az önce ışık hızında bir ninja geçti.
NINJA HUNTER (1984)
Y: James Wu-Kuo Ren
Dövüş Kareografı: Chu Ko
O: Alexander Lo Rei (Kung fu ustasının oğlu), Jack Lung Sai-Ga (beyazsaç-sivrikaş), William Yen (beyaz ninja)
22.5.09
HANIM NİNJA A.K.A KUNOICHI LADY NINJA
Tam istedikleri kadını, Lordlarına götürmek üzere davranacakken ortaya çıkan-ya da çıkamayan, zira net görünmeyen- beyaz tül kumaşlar içerisinde süzülen Tokugawa Klanından olduğunu söyleyen prensesin rütbesi karşısında gerileyerek evceğizlerine geri dönerler. Ortaya çıktığında, eliyle sürekli ağzını kamufle ederek konuştuğuna şahit olduğumuz gizemli prenses, Lordun bu zorbalığına bir son vermek için, 7 hanım ninjanın içlerindeki güçlerini uyandırmalarının vaktinin, artık, geldiğini söyler. Bu güçleri uyandırabilecek yegane kişi ise Yagyu Klanının efsane ismi ve yahut şanslı adam, Jubei Yagyu’dan başkası değildir.
DVD arkası tanıtım yazılarına özenip, yine de detaydan çok da vazgeçemeden yazmaya çabaladığım bu kısacık konu özetini bir kenara bırakarak, asıl konum, göz yaşartan fantastiko öğelere gelmek istiyorum.
Simgesel öğe, alelade bir karganın ekranda saniyenin 1/10’u kadar bir süre görülüp kaybolmasıyla ve de adamın birinin çizmesinin yanından alınan bir görüntüyle western filmleri gibi başlayan olay örgümüz, daha ilk dakikadan kanlı eylemlere maruz kalacağımızın habercisi gibidir. Zira uçan orak- kopan kafa- fışkıran kan üçlüsü, garantili eğlence vaadediyor. Her biri japon minyatür sanatından fırlamış gibi duran, boyalı suratlı 7 canavarlar da duruma bol baharatlı bir tat katıyor. Hatta içlerinden birinin iki göz küresini çıkarıp da bir fırlatışı, ve kürelerden birinden eciş bücüş buldog suratlı bir iblis çıkışı var ki, anlatıp da çoluk çocuğa örnek olsun istemem. Daha daha, henüz 10.dakika civarında, Jubei’in kafasından sepet şapkasını zorla çıkarmak için, 7 hanım ninja adayımızdan birinin adama karşı bir yöneliş sahnesi var, yönetmen amcam hakkında kafalarda oldukça net bir fikir(!) oluşturması açısından kayda değer olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ben görsellikten yanayım, buyrun beraber inceleyelim; Dikkatli bakarsan sol tarafta eli göreceksin. Olmadıysa bir de altta canlı canlı izle!
Başlarda, kendilerini bir erkeğin eğitmesi fikrine pek sıcak bakmayan ve her fırsatta laf sokmaktan da geri durmayan 7 hanım ninjamız, zaman içerisinde Jubei’in ne kadar efendi ve hayranlık uyandıracak bir insan olduğunun farkına varıp, kendilerini eğitimlerine tamamen adarlar.
Önceleri hiçbir fevkalade ninja davranışı gösteremeyen hanım ninjalarımız, işte bu eğitim neticesinde birer birer gerçek yeteneklerini(!) ortaya çıkarırlar. Fantastiko nörotika olarak sınıflandırabileceğimiz filmimizde nörotika, söz konusu yeteneklerin ortaya çıkış tarzında hissedilebilir. Daha detaya girmek gerekirse yazının bu kısmını +18 olarak sınıflandırmak koşuluyla anlatabilirim sanırım. Sen küçük! Uza bakalım! Bi 3 sene sonra gel, tamam mı!Şimdi efenim, kızıl anka özellikli hanım ninjamız, bu özelliğini, bakireliğini Jubei-sama’ya vermesi neticesinde kazanıyor (Boşuna şanslı adam demedik di mi?). Hele bu sahnede, Jubei-sama’nın iş üstündeyken, üstelik kör taklidi yapmak suretiyle gözlerini de sıkı sıkıya yummuşken, kendisi ve hanım ninjamıza yöneltilen okları bir savuşturuşu var, söze ne hacet. Yalnız hanım ninjamızın, bu durum karşısında ‘hanım’lığı nerde kaldı diye soracak olan olursa, ben bilmem valla. Sözcüsü değilim ya, a benim canım okuyucum. İkinci hanım ninjamızın kaldığı zor durum karşısında memelerinden mavi mavi ışımak suretiyle ortaya çıkardığı yeteneği, “acaba Bastard Swordsman’deki Wu Di ustasıyla arasında bir akrabalık mı var?” sorusunu akla getirse de, ta buralardan aile şeceresini çıkaracak halimiz yok ya, a benim canım okuyucum. Üçüncü hanım ninjamız, ki kendisi hanım ninjalarımızın da lideri konumundadır, yeteneği “saç fırtınasını” ortaya çıkarırken nörotika unsurundan yararlanmamışsa da, saçlarını şöyle şöyle savurması dolayısıyla erkek seyircide hafiften bir nörotika yaratabilir, ben bilemedim, ne edeyim a benim canım okyucum! Dördüncü hanım ninjamızın yeteneği bacak arasından yakaladığı enerjiyi, kurbağa gibi şişinerek ağzından geri çevirişi var ki, na burda gözüm pörtledi valla, a benim canım okuyucum. Diğer hanım ninjalarımızdan ikisi de, lordun köse oğlanı tarafından tartaklanırken, zorda kalıp içlerindeki ninja yeteneklerini ortaya çıkarmaya vakıf olurlar. Bunların ikisi bir olup cıbıldak vaziyette köse oğlanı tartaklarlar. Ama kendi canlarından da olurlar. Her hanım ninja yeteneğinin ortaya çıkışında 7 canavarlarımızdan biri de ortadan kalkar. Böyle böyle karşılıklı fire vere vere finale doğru yaklaşırız. Tabii böyle benim anlattığım gibi yavan bir film değil. Entrika, ihanet, hepiciğinden var azar azar.
1998 tarihli Kunoichli Lady Ninja adlı film-kunoichi zaten kadın ninja demek, üstüne bir daha lady ninja deyince ne oluyor anlam veremedim-, aynı zamanda şanslı hergele (tamlama güzel ben ne yapayım) Jubei-Sama’yı canlandıran oyuncu Hitoshi Ozawa tarafından yönetilmiş. Dikkatli seyirci, Ozawa’yı, Takashi Miike’nin Dead or Alive’ından veya Gozu’sundan hatırlayabilir. Asıl Ozawa değil ama hanım ninjaların lideri rolündeki kadın oyuncu Yuko Moriyama bana feci tanıdık geldi ama nerden hatırladığımı bir türlü çıkaramadım. Bu film hakkında hiç araştırma yapmadığımı, diğer bir deyişle ödevlerime son günlerde hiç çalışmadığımı da ekledikten sonra duman içinde kaybolma numaramla çekiliyorum, sen de psikanalitik çıkarsamalar beklemiyorsun ya, a benim canım okuyucum. Sevildiğini bil! Arayı açma! Hadi kaçtım, pof...
KUNOICHI LADY NINJA (1998)
Y: Hitoshi Ozawa
S: Futaro Yamada'nın Yagyu Ninpocho adlı romanından uyarlama
Müzik: Alman besteci Torsten Rasch (90'ların başından beri Japonya'da film ve televizyon için beste yapıyor)
O: Hitoshi Ozawa (Jubei), Yuko Moriyama (lider hanım ninja), Ryuushi Mizukami (Aizu Lordu)
21.5.09
ALINACAK BİR İNTİKAMIM VARDI, SHAOLİNCİ AMCA A.K.A. SHAOLIN TEMPLE (1982)
Ching Hanedanı’nın, sözüm meclisten dışarı, Çin’de terrör estirdiği dönemlerde geçtiğine şahit olduğumuz filmimizin “iyi” karakteri tahmin edilebileceği gibi başta Jet Li’nin canlandırdığı Chueh Yuan ve Shaolin Familyası iken, “kötü” karakterimiz zorba general Wang rolünde, kısacık filmografisiyle şaşkınlık yaratan Yue Sing-Wai’yı görmekteyiz. Zalım general Wang’ın, Chueh Yuan’ın babasını öldürüp, ortamdan kaçmak zorunda kalan Chueh Yuan’ın bitap bir halde Shaolin Tapınağı’na kapağı atmasıyla başlar hikayemiz. Yok, olmadı. Yanlış hatırladım. Al geri, al geri; Tapınakta Shaolin yemini ederken, “öldürmek yasak” yemininde bocalayan Chueh Yuan’ın geçmişte başından geçen olaylara dönmesiyle-ki buna flashback desek iyi olurdu. Ama sırf dememek için ne takla attım yani, gör halimi- başlayan filmimiz, işte yukarda bahsettiğim olayla Chueh Yuan’ın intikam sürecini başlatır.
Allah'ım kör et beni...
Sığındığı tapınakta, bir sürü kardeş edinen Chueh Yuan, babacan ustanın da yardımıyla kısa sürede kung fu’nun görünen tüm türlerinde ustalaşacak ve başta babası olmak üzere, ezilen tüm halkın intikamını, Zalım general Wang’ı, çarçur ederek alacaktır…
Jet Li’yi, dünya sinemasına armağan eden Shaolin Tapınağı filmini berbat bir ingilizce dublajla seyretmemin, bünyemde yarattığı tahribattan söz etmeli miyim bilmiyorum doğrusu. 1982 tarihli bu filmin ardından 1984’te Kids from Shaolin ve 1986’da Martial arts of Shaolin adında, yine Jet Li’nin ve bu filmin kadrosunun önemli bir kısmının rol aldığı iki film daha çekilmiş. İşte ben de, nasılsa bu iki filmi de yazacağım için şimdiden çok yer tutmayayım dedim (ee... yediniz mi?)
Haşarı çocuk Chueh Yuan’ın olgunlaşma serüveni olarak da adlandırabileceğimiz filmin güzel unsurlarından biri, çömezlerin ustası, babacan ve sıradışı rahip Tan Chuang rolünde izlediğimiz Yue Hoi iken, bir diğeri ise sarhoş stili kung fu’nun icrası. Kimisinde, işte böylesi bir dövüş stiline dönüşen içki içme eylemi, nedense kimisinde de–ki bu ben oluyorum- dehşet uyku stili yaratıyor. Birşey değil, bu yıl zaten yatamadığım kış uykusu, acısını işte bu filmden çıkarıyor. Zira daha fazla dayanamayacağım. Bir an önce uyumam lazım. O yüzden “Elveda meyhaneci” şarkısını bulamadım ama hazır tapınağa gitmişken, filmden arakladığım şu şarkıyla ruhlarımızı dinlendirelim bari. Yine de, tiz seslere dikkat, aman ha!
SHAOLIN TEMPLE (1982)
Y: Cheung Yam-Yim (Chang Hsin Yen)
S: Sit Hau, Lo Siu-Cheung
Dövüş Kareografı: Yue Hoi (babacan usta), Ma Yin-Tat
O: Jet Li, Ding Laam, Yue Hoi