
Yanyana duran emanet dolaplarına terkedilen iki bebek, yaşamdaki bu ilk sınavlarını, dolaplardan ölmeden kurtulup vererek, hayatlarına bir yetimhanede başlarlar. Çocukluk ve ilk gençliklerinin bir kısmı yetimhanede, bir kısmı da evlatlık verildikleri, bir adada yaşayan ailenin yanında geçer. Çocuklardan daha kırılgan olanın kendisini terkeden annesini bulma isteğiyle Tokyo’ya kaçmasıyla asıl olayımızın başlaması da bir olur. Bu yolculuk sonrası bir süre birbirinden ayrılan iki emanet dolabı bebeğinin hayatları zaman zaman birbirleriyle kesişerek, görünürde iki farklı, ama temelde tek bir yöne gidecektir; kendi yıkımlarına. Çocuklardan biri bu yıkıma direk kendi üstünden giderken, diğeri Datura (boruçiçeği) ile tüm dünyayı yıkma dürtüsüyle sonuca ulaşmaya çalışır.
Anlatımdaki yoğunluk, dildeki sertlik, tahayyüldeki mükemmellik “Bunun filmi nasıl olur ki acebe?” sorusunu sordurup, “Eh, filmin yapımının bu kadar uzun sürmesi, o zaman normal bir durum” da dedirtmiyor değil. Bana da ne oluyorsa...
Ryu Murakami’yi son birkaç yılda türkçe yayımlanan ve filme uyarlanan kitaplarıyla da tanıyoruz. Edebiyat çevrelerinden takdir ve ödül alan ilk kitabı Şeffaf Mavi ve Yok Yere, yazarın Doğan Kitap’tan çıkan diğer kitapları. Filmlere gelince, Şeffaf Mavi'nin de film uyarlaması var ama içlerinde en bilinen ve en takdir edileni Takashi Miike ’nin yönettiği “Odishon” (Audition). Birkaç ay evvel yazarın henüz türkçe yayımlanmamış “69” adlı romanınından uyarlanmış aynı adlı filmini de izleme fırsatını yakalamıştım. ’68 devriminin etkilerinin Japonya’daki yansımasını, lise öğrencileri üzerinden anlatan son derece ‘hoş’ bir filmdi.
Son olarak, asıl sözkonusu kitabın, Coin Locker Babies adıyla gösterime girmesi beklenen filminin yönetmenliğini Michele Civetta üstlenirken, başrollerinde Tadanobu Asano, Val Kilmer, Asia Argento gibi isimler gözükmekte (wikipedia 'nın yalancısıyım). Herşey iyi hoş da Val Kilmer ne ayak ya?!
2 yorum:
kitabı okumadım ancak anlattıpın kadarıyla ilginç geldi bakkalım ne zaman çekilecek. ama keşke amerikalılar çekmeseydi.
şu envanter olayıne benimde girmem lazım. birgün yaptım bir liste oturdum başına sonra dedim ki ya bi blog açayım konusunuda yazaraım izledikçe iyi olur. açtım bloğu. izledikçe bazende izlediklerimi yazıyorum... ama tembellik bu...
dün ise bir arkadaşım film sordu, hikayesinden filmi buldum adını öğrendim ama gel gelelim film oralıkta yok... dvdlerin birinin içinde ama nerede... şu arşivleme olayını yapmak lazım... :S
KDA,
Ben bu kadroya çok inanmadım açıkçası. Dolayısıyla çok önemsemiyorum şimdilik. Ama elbette gönül ister ki tamamen japon olsun. Neyse...
Envanter işi yaş gibi gözüküyor. Bir yerden sonra ucu kaçıyor valla. En iyisi az az alıp-indirip az öz seyretmek. Gözümüz doysun ne diyeyim, peşimize mi götürüceğiz KDA :D (Kefenime cd'lik-cep yaptırabilirim aslında, sorun olmaz benim için:)
Yorum Gönder