28.1.09

ELİMDEN İÇKİ DE GELİR BİÇKİ DE / THE LADY ASSASSIN

Yüce Çin imparatoru, veliahtını belirlemek için oğullarına fare göndermiştir. Hönk demeyin anlatıyoruz işte. Veziri azam, imparatora, 14.oğul hariç diğerlerinin fareleri hiç sallamadığını söyler. 14.oğulunsa bırakın gönderilen farelere iyi bakmayı, onlardan çocuk bile doğurttuğunu, şimdi farelerin sayılarına sayı katarak çoğalttığını eklmeyi unutmaz. 14.oğulun bu vefası karşısında çok duygulanan imparator kararını vermiş, ölümünden sonra tahta geçmesi için 14.oğulu seçmiştir. Tabi bunu zırt diye açıklamaz kimseye. Durduk yerde diğer oğlanların hışmına uğramak istemez herhalde. Vasiyetine 14.oğlun adını yazar ve hep birlikte onu, sarayın büyük salonunun tavanına gizlerler. Biz dönüp biraz 14.oğlanı tanıyalım. 14.oğlan, dana gözlü, sayısı üstünde yaş itibariyle ufacık bir oğlandır. Sırça köşkünde koruyucusu, aynı zamanda hocası olan Usta (Norman Chu) ve onun iki kız öğrencisi ile birlikte yaşar. O da içten içe imparator olmak istemekte ama ağbilerinden biraz da olsa çekinmektedir. Ağbi dediysek (Selam olsun Numan Ağbi) film, 14.oğlana rakip olarak tek bir ağbiyi, 4 numerolu malın gözü ağbiyi kaale almıştır. İşte bu 4 numero ortalığı, memeden yeni kesilmiş çocuklara bırakacak bir tip değildir. İmparatorun ölümünden sonra tahta geçecek kişinin kendisi olması için elinden geleni ardına koymayacak, bir kere daha filme renk katan öğenin kötülük olduğunu ispatlayacaktır.
Müsadenizle filmin kendi açımdan en güzel unsuruna, 14.oğlanın hocasına geri dönmek istiyorum, yani Norman Chu’ya. Duel to Death’de Damian Lau’ya nazire yapar gibi beyazlar içinde gördüğümüz Chu, biraz hoyrat bir tiptir. Kendisine saldıranlara karşı, kılını kıpırdatmadan iki kız öğrencisini üstlerine salmaktan çekinmez. Eh! Boşuna yetiştirmedi ya! Yasuaki Kurata, Hiroyuki Sanada, David Chiang’tan oluşan favori oyuncu aileme (ki en babaları CÜCÜ'dür) geç katılmış Norman Chu’ya daha sık döneceğimden şimdilik konumuza devam edelim.
4 numerolu ağabey, 14.oğlanın imparator koltuğuna oturacak olması ile ilgili duyumlar almış, henüz gerçek mi değil mi bilmiyor olmasına rağmen oturup beklemek yerine harekete geçmeyi yeğlemiştir. Tahtı ele geçirebilmek adına mensup olduğu Ching Hanedanının düşmanı Han’larla işbirliği yapar. Nitekim Lady Assassin’i işte bu noktada tanırız. Aslında biz onu birkaç sahne evvel hoyrat ustanın balık yakaladığı gölün orda görmüş idik. Usta ile Lady Assassin arasında birşeyler olacağının kokusunu da almış idik. Burda Norman Chu’nun sol yanağındaki gamzesine daha yakından bakalım istiyorum.
Lady Assasin, hattat olan amcası ve amca kızı ile birlikte yaşamakta, Ching’lerin Han’lara yaptığı baskılar nedeniyle ayaklanma planları düzenlemektedir. 4 numerolu bu durumu kendine çevirmek için Han’lara "Ben imparator olursam size imtiyazlar tanıyacağım ama siz de bana vasiyetnameyi çalıp, tahta oturabilmem için yardım edin bakalım" der. Oldu bu iş. Lady Assassin’i bir sonraki sahnede, ‘kadın her yerde kadındır’ der gibi perçemlerini ninja kıyafetinden salmış vaziyette görürüz. Müthiş bir soygun sahnesi seyrediyoruz şu an.
Başarıyla çalınan vasiyetnamede ne yazmaktadır az buçuk biliyoruz değil mi? Yeni imparator olarak 14.oğlanın adı! 4 numero ah başıma gelenler vah başıma gelenler diyerek dövüne dursun hattat amca “panik yok beyler, ha 14 olmuş ha 4 olmuş mandarincede allaasen. Tek bir fırça darbesiyle düzeltirim ben onu şinci” der. (Niye çocuklara numara verdiklerini şimdi çaktım. Hatırlarsanız 8 diagram pole fighter’da da böyle bilmem kaçıncı kardeş delirdi, bilmem kaçıncı kardeş dağa kaçtı gibi birşeyler gevelemiş amma velakin her zamanki gibi elime yüzüme bulaştırıp konuyu hemencecik kapatmış idim). Hoop, işte bu kadar! Şimdi Lady Assasin’ e yeniden iş düşüyor ve iş vasiyetnameyi yerine geri koymaya kalıyor. Ama o kadar kolay değil bu sefer. Çünkü gamzeli Chu olay mahallini basıyor. Saniye farkıyla vasiyetin geri konulduğunu değil de çalınmaya çalışıldığını sanıyor. Tam Lady Assassin iyi sıyrıldı be derken’e’, kadının perçemlerini özgürce dışarda bıraktığı ninja başlığı Chu tarafından aniden çıkartılınca, sırma saçlar rüzgarda Chu’nun kalbine kalbine savruluyor. Elinde Lady Assassin’in saç tokası, öylece kala kalan Chu’yu "Bu kadından sana hayır gelmez abi" diyerek teselli ediyorum.
Konumuzu gereksiz tüm ayrıntıları yazdıktan sonra şu andan itibaren güzelce kısaltabilirim. Gözünüz aydın! İmparator ölüyor. Malum vasiyetnamede ne yazıyorsa o oluyor; yani 4 numero imparator koltuğuna oturuyor. Ama imparator olmak kolay mı? Han’lara verdiği sözlerin hiçbirini tutamadığı için Lady Assassin ve amcası, 4 numeroya karşı tavır alıyorlar. 4 numero 14.oğlanı sürgüne gönderiyor. Onuru kırılan 14.oğlanın öcünü almak için Chu harekete geçiyor. Bu sefer kendi dövüşüyor merak etmeyin. Her ne kadar öyleymiş gibi anlatsam da kadın parası yiyecek bir tip değil. Yalnız bu sahnede Chu’nun gözlerine tutulan ışık ne anlama gelmektedir kırk yıl düşünsem anlayamayacağım sanırım. Ee ne demişler nato kafa nato mermer! Tüm güçler zalim 4 numeroya karşı birleşmiştir artık. Bir diğer deyişle Chu ve Lady Assassin aynı taraftadırlar. Hanların kendinden ayrılması ile gücü azalan imparator 4 numero –sıkı durun- bir japonu badigard olarak işe alır. Ne varsa japonlarda var diyorum işte gözünüzle görün. İşler kızıştı değil mi? Gittikçe artan aksiyonla kendimden geçmiş vaziyetteyken, Norman Chu’nun bembeyaz elbisesi kana boyanıp al al olmuş, göğsünden çıkarıp Lady Assassin’e uzattığı tokayla da L. Assassin’in yanakları al al olmuştur. Amma heyhat! Duysun dağlar taşlar! Duysun ırmaklar çağlayanlar! Önce amcasının hemen ardından da Chu’nun öldürülüşü ile kessen her bir damarından intikam çığlıkları fışkıracak Lady Assassin imparator 4 numeroya hakkettiği dersi vermek için artık hazırdır. Son sahne; altın ninjalar, kılıç şakırtıları, dönemine göre ustaca kullanılmış tel tekniğinin müthiş numaraları, uçanlar, kaçanlar ve son olarak şöyle gerim gerim arkama yaslanıp seyrettiğim Lady Assassin’in önce japonu belinden kesmesi sonra da 4 numeroyu karpuz gibi ortadan ikiye biçmesi. Müthiş filmin müthiş sonu. Kadın intikam filmlerinin klasiklerinden birini daha seyrettik. Hayırlı uğurlu olsun.
1982 yapımı Lady Assassin, her ne kadar başrolüne bir kadın karakter almış gibi görünse de öyle değil. Lady Assassin’den daha çok diğer karakterleri izlediğimiz bir filmle karşı karşıyayız. Bu dediğim filmin intikamcısının bir kadın olduğu gerçeğini değiştirmez tabi. Yine de Shurayukihime (Lady Snowblood 1973) gibi kadın karakteri çok ön planda tutan, yahut konuyu kadın karakter etrafında işleyen bir film değil. Onu demeye çalışıyorum. Beri yandan hiç bitmeyen entrikaları, telde cambazlık tekniğinin süper numaraları ile müthiş bir film olduğu da su götürmez bir gerçek. Filmde gıcık olduğum tek birşey olduğunu eklemeden de geçemeyeceğim; kadınların saçlarındaki tokalar dövüşürken sürekli fıkır fıkır hareket halinde olduklarından konsantrasyonumu alerjik reenkarnasyon boyutuna taşıdılar. Filmin de tek abidik yanı bu olsun, napalım.
Sırası mı bilmiyorum ama azıcık kadın intikamcı azıcık da iki sahne dolayısıyla bana bu filmi hatırlatan başka bir ‘kadın’ filminden de iki laf edeyim bari. Tokyo Gore Police. Önümüzdeki ay Bağımsız Filmler Festivali İf!de de gösterilecek. Daha ilk dakikada “Ya bu meymenetsiz mi oynuyor be” diyerek seyretmeye başladığım Tokyo Gore Police’de Ruka rolünde izlediğimiz -kimilerine göre şiddet ikonası oluvermiş Eihi Shiina- aynen Lady Assassin gibi düşmanlarını bol bol ikiye ayırıyor. Yalnız burda japon ve çin filmleri arasındaki bir farktan da söz etmemek olmaz. Daha doğrusu iki ırkı kendimce nasıl ayırdığımdan söz edeyim. Misal çekik gözlü birini ‘yanlışlıkla’ biçiverdiniz. Eğer kanı arza yükselecek kadar basınçla fışkırmışsa anlayın ki o kişi bir japondur. Yok eğer, ne fışkırması, kesilmesine rağmen şöyle bir çevresinde halka yapıp bırakıyorsa kan, anlayın ki o kişi çinlidir. İşte böylece bu tüyoyu da gerekli bir bilgi olarak saklayınız. Ne diyordum...Diğer ‘benzer’ (kime göre benzer bana göre tabi beğenemedin mi?) sahne de L.Assassin’deki toka ile Tokyo Gore Police’deki bilezik sahnesi. Söyledikleri şey açısından alakası yok ama neyse... “Şimdi, siz benim filmimdeki şiddete laf edeceğiniz ama önce dönüp bir gerçek hayatta olan bitene, en azından düz okumayla reklamlara bakın. Şiddetin kendisi aslında içimizde” diyerek’ten’ ilk filmini çeken, aslında makyaj ve görsel efekt uzmanı Yoshihiro Nishimura’yı tebrik ediyor ve gelecek filmlerini sabırsızlıkla bekliyoruz abi diyorum. Nishimura beni nereye bağladı? Peki, hep beraber dönüp bakıyoruz Machine Girl’e. Çok sabırsızsın çocuğum sen ikide bir ne alaka diyorsun. Bir dinle önce! Görsel efektlerini Nishimura’nın gerçekleştirdiği, Nietzsche’ye Barbar Conan üzerinden (cehaletime güzel bir örnek daha),ikinci kuşaktan gönderme yaparak “Bizi öldürmeyen, daha da güçlü kılar”(!) diyen Machine Girl, piyasaya çıkan diğer adıyla One Armed Machine Girl, sevdiğimiz One Armed Swordman ya da Boxer efsanesine yeni bir soluk getirmişti (Yakuzanın saçları Suehiro’nun Midori animesindeki cücenin saçları gibi çok karizmaydı laf aramızda). The Master of Flying Guillotine ile başlangıç yaptığımız One Armed Efsanesini en kısa zamanda buraya taşıyacağımı da bildiririm. Siz deyin 6 ay, ben diyeyim 1 yıl. O kadar kısa yani!
The Lady Assassin 1982
Shaw Brothers yapımı
Y: Chin-Lu Ku
O: Lau Suet Wah (lady assassin), Norman Chu (Usta), Anthony Lau (4 numero), Max mok Siu Chung (14.oğlan), Yeung Jing Jing (Chu’nun kız öğrencilerinden biri), Cheung King Yu (Chu’nun kız öğrencilerinden diğeri)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

" Misal çekik gözlü birini ‘yanlışlıkla’ biçiverdiniz. Eğer kanı arza yükselecek kadar basınçla fışkırmışsa anlayın ki o kişi bir japondur. Yok eğer, ne fışkırması, kesilmesine rağmen şöyle bir çevresinde halka yapıp bırakıyorsa kan, anlayın ki o kişi çinlidir."

bu tüyoyu gerekli bilgi olarak saklamak mı valla ben hemen başladım havamı atmaya!hiç kimse bilmiyor bu gerekli bilgiyi... hayret di mi? nerden biliyorsun diye soruyorlar bana... cenova'daki ninja'dan diyorum... bizim köyde çok meşhur oldun bilmiş ol! yolun buraya düşünce davul zurna ile karşılanacaksın gibi geliyor:)yada acaba kılıç kalkan daha mı uygun olur acaba:))

Tuğba dedi ki...

Kılıçlardan samuray, kalkanlardan 300 ıspartalı kalkanı severim. Haberiniz olsun. Gelicem oraya da gelicem merak etmeyin:)) Siz bana börek mörek yapın o kafi:p

Boş işler bunlar...