Bir şarkı bir insanı bu kadar mı taciz eder ya? Durup durup "It was the dirty end of winter"* diyorum sanki kışın sonu gelsin istermiş gibi. Ama hiç alakası yok. Ben severim kışı bir kere. Hatta yaza 3 basar! Naber! Bir de neşeli anlarımda "dın dı dın dın dın dı dın dın" diyerek Lime Tree Arbour'ın* bas ritmini söylerken yakalıyorum kendimi. Bazen sabah uyanınca gayri ihtiyari söylediğim de oluyor. Burdan ne anlıyoruz çok neşeli bir insanım. Oh oh ne ala ne ala. Allah neşemizi bozmasın(Bu söylediğime inanan oldu mu acebe?) Gelelim bugünkü eğitici konumuza; Cenova'nın belli başlı kitapçılarını, istiyorum ki birlikte tanıyalım. Önce büyüklerden başlayalım, sonra küçüklere doğru yol alalım.
İlk kitabevimiz Feltrinelli (hem de yayınevidir kendisi). Edindiğim izlenime göre İtalya'nın en büyüklerinden biri. Nerede ? Kokoşların alışveriş caddesi Via XX Settembre'de(20 eylül caddesi ). Nasıl bir mekan? Valla iki k*çın arka arkaya dururken güçlük çektiği bir mekan diyebiliriz. Yüksek tavanlı ve üç katlı olmasına rağmen sürekli kalabalık olmasının da bunda payı var tabii. Gerçekten hiç mi boş olmaz yahu bir kitapçı? Sabah saati gidiyorum boş deyüdür deyü,kalabalık. Akşam kapanmaya yakın gidiyorum;aa disko mübarek. Kalabalık beni bunalttığı için gitmiyorum artık. Zaten bana da muhtaç değil koskoca Feltrinelli. Bir de İtalya'nın her şehrinde mevcut sanırsam. Nereye gitsem zırt diye karşıma çıkar.
İkinci kitabevimiz yine italyan yayıncılık devlerinden Mondadori. Nerede? Yine kokoşların mekanı Via XX Settembre'de. Mekan 2 katlı. Giriş katı yine k*ç engeline takılsa da alt katı ferah. Hem de Feltrinelli kadar dolu olmuyor, haftasonları hariç. Felt'le bu ikisi karşılıklı konuşlanmışlar yarış eder gibi.
Aynı cadde üzerinde De Ferrari meydanına çıkan köşe üzerinde adını Ferrari Editori olarak hatırladığım bir kitapçı daha var. Bunun asma katı ve "hiç" müşterisi mevcut. Zaten her ne kadar tonton gözüken bir sahibi varsa da suratsız olduğuna kanaat getirdiğimden girmemeyi tercih ediyorum.
Koskoca Porto Antico'da (Eski Liman)-Cenova'nın kalbi, eski limanı, yeni cazibe merkezi- adını hatırlamadığım,hatırlamak gibi bir niyetimin de olmadığı bir kitapçımız daha mevcut. Geniş sayılır ama içerdiği kitap türleri açısından vasat diyebiliriz.
Via Garibaldi'den (Unesco dünya mirası listesindedir) üniversite sokağı Via Balbi'ye giden istikamet üzerinde sayısız kitapçı bulunuyor. Ama bunlardan biri var ki şahane ötesi. Çünkü antika kitapları da var teknik"e" kitapları da. Ama yine sahibesinin biraz suratsız olduğunu söyleyebiliriz (Aslında suratsız olan benim sanırım.Bunu yıllar sonra farketmem biraz acı oldu ama...).
Asıl güzel kitapçılarımız, kokoşların mekanı Via XX.Settembre'den duruma göre şöyle bir sağ ya da sol yapıp kıvrıldığınızda karşınıza çıkan meydandadır. Pahlanmış bir meydanın, üç tarafında, kemerli revaklar altında bulunan bu seyyar kitapçılar öncelikle çizgiroman açısından bereketli, sonralıkla fiyat açısından son derece cömert olmaları dolayısıyla gönlümde taht kurmuşlardır. Fotoğrafta niye kitap göremiyoruz diye soracak olan olursa kellesini hazırlaya! Yok efenim bendenizin uyuz bi huyu var; Kimi zaman etrafımda insanlar varken böylesi konuya odaklanmış fotoğraflar çekemiyorum. Ayıp olur diye. Şimdi siz çalışırken biri gelse fotoğrafınızı çekse ne hissedersiniz? Neer biliyom sen poz verirsin hemen ama "normal" insanlar için kazın ayağı öyle değil işte! velhasılı kelam biraz hayalgücünüzü çalıştırın, standın içine koymak istediğiniz kitapları siz seçin. Ya da arayıp tarayıp bulamadığınız kitapları yerleştirin.
Asıl güzel kitapçılarımız, kokoşların mekanı Via XX.Settembre'den duruma göre şöyle bir sağ ya da sol yapıp kıvrıldığınızda karşınıza çıkan meydandadır. Pahlanmış bir meydanın, üç tarafında, kemerli revaklar altında bulunan bu seyyar kitapçılar öncelikle çizgiroman açısından bereketli, sonralıkla fiyat açısından son derece cömert olmaları dolayısıyla gönlümde taht kurmuşlardır. Fotoğrafta niye kitap göremiyoruz diye soracak olan olursa kellesini hazırlaya! Yok efenim bendenizin uyuz bi huyu var; Kimi zaman etrafımda insanlar varken böylesi konuya odaklanmış fotoğraflar çekemiyorum. Ayıp olur diye. Şimdi siz çalışırken biri gelse fotoğrafınızı çekse ne hissedersiniz? Neer biliyom sen poz verirsin hemen ama "normal" insanlar için kazın ayağı öyle değil işte! velhasılı kelam biraz hayalgücünüzü çalıştırın, standın içine koymak istediğiniz kitapları siz seçin. Ya da arayıp tarayıp bulamadığınız kitapları yerleştirin.
Cenova'nın beni şaşırtan bir durumu var. Tembel demeyelim de çalışmakta pek gönülleri olmayan bir millet olarak istedikleri zaman dükkanları açıp kapattıkları için hala yeni yeni kitapçı, çizgiroman dükkanı keşfedebiliyorum. Çizgiroman dükkanlarını yazmıştım zaten. Şimdi iki tane daha keşfettim mesela. Biri Cenova'nın meşhur klostrofobik sokaklarından birinde. Diğerinin yerini otobüsle geçerken bir kere görüp başka bir sefer daha göremediğim için hatırlamyorum. İşin kötü tarafı dükkanların kepenkleri indikten sonra ne dükkanı olduğunu anlamak zor. Dışarıda ne tabela var ne birşey.
Peki eserleri italyancaya çevrilmiş Türk yazarlardan kimler var? Bakalım;öncelikle Nazım Hikmet var. Sonra Orhan Pamuk var. Yanlış hatırlamıyorsam Elif şafak var bir de. Bildiğim kadarıyla Enis Batur'un kimi şiirleri çevrilmişti italyancaya ama bulamadım ben kitabı. Benim gördüğüm bu kadar.
Kitapçı mevzusunu da yarım yamalak böle tamamladıktan sonra bir sonraki güzide Can-ova'yı anlatan yazımızda buluşmak üzere diyelim. Dedik...itvazdidörtiendovvintır....tırırım...
*Nick Cave and the Bad Seeds
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder