13.3.10

ŞİKAYETİM VAR, SATIYORUM!

Önemsiz bir şikayet için sessizliğime ara vermek zorundayım.

Belki malumunuz belki değil, (benim gözlemlediğim kadarıyla) Türkiye'de üçüncü kez olmak üzere orijinal bir Japon mangası yayınlanmaya başlandı. İlki Beyblade, ikincisi Yalınayak Gen ve nihayet üçüncüsü Kapital Manga.

İşte ben bu üçüncüsünden dertliyim sayın okuyucular. Zira henüz ikinci cildi piyasaya sürülen manganın ilk cildi ile ikinci cildi arasında acayip bir boyut farkı var! Hayır madem bir 'dizi' sürüyorsunuz piyasaya, üstelik de bu bir çizgiroman serisi, insan buna dikkat etmez mi yahu! Onu da geçtim, hem de düzen manyağı bir ülkeden, Japonya'dan çıkan bir manga bu. Şimdi ben bunu kitaplığıma nasıl yerleştireceğim? Bari şikayetimi resmi olarak bildireyim de hiç değilse bundan sonra çıkaracakları ciltleri 'bir büyük bir küçük' formatında yapsınlar, hiç değilse dengeyi yakalasınlar! Tööbe yarebbime!..
"Cisme değil içeriğe odaklan kerkenez!" diyen siz sevgili okuyucularıma ise 1980'lerden gelen içten bir hisle şöyle seslenmek istiyorum; Biraz ayıp olmuyor mu a canım biraz ayıp olmuyor mu?!

Not: Gözlerimin bozuk olduğunu söylemiş miydim? Sabah evden çıkarken alelacele farkettiğim bu durum, ola ki benim sarsaklığımdan kaynaklanmış olsun! Amin!..

9 yorum:

Deniz Akhan dedi ki...

ah bu kitaplık dertleri... benim hiç kitaplığım olmadı. önce odamın muhtelif yerlerinde yatay ve üst üste yerleştiriyorum, artık hiçbirine el atmayacağım kesinleşince bilimum dolap, baza, çekmeceye tıkıştırıyorum. sonra da lazım olduğunda aramaya üşeniyorum. bu şekilde iki-üç kez aldığım kitap olmuştur. tavsiye ettiğim için mi anlatıyorum? hayır... öyleyse uzayayım ben.

Hayal Kahvem dedi ki...

Hem Ninja kardeşi pek bi özlemiş olduğumdan, hem fotoğraftaki nesne (kitap) ilgi alanıma girdiğinden, hem de hiperaktif ve ilgi dağınıklığından dertli bünyeme kısa olması nedeniyle ilaç gibi gelen yukardaki yazıyı keyifle okudum. Sonra Deniz’in yorumunu okudum. Yazının anafikrinin kitap değil dekorasyon olduğuna hemfikir oldum. Bu kez Ninja kardeş’in mimar olduğu aklıma geldi. Mimarlık
aklıma gelince, mimarların sinir olduklarını hep duyduğum ama bir türlü denk gelip, herhangi bir mimara soramadığım bir durumu işte şimdi Ninja kardeşe sormalıyım.

-Demek mimarsınız, iç mi dış mı?
Bu soru sorulursa eğer bir mimara, genelde cevabı:
- Ağır konuşur kalbini kırarım, oluyormuş. Doğru mu?

Şimdi bu dekarasyon anafikirli yazını okuduktan sonra… “Siz mimardınız. İç mi? Dış mı?” diye sorsam… “Biraz ayıp olmuyor mu a canım biraz ayıp olmuyor mu?!” demezsin umarım:)

(Benim buradaki adaşın kardeşim daha ne soğuk esprilerime tahammül ediyor bir bilsen! Valla Ninja kardeş, sen kitabın cismini boşver, yakınında benim gibi ablan olmadığına şükret, bence yeter:) Mesela iyi ki benim yok! Oh ya! Çıldırırdım valla:)

Haa! Bu arada… Yazı çok uzun olmasın diye kesiyorum burada. Deniz elimden kurtulamaz. Hazır yakalamışken, iki kelam edecem ona da sonra:) Oh, özlemişim seni Tuğba!!

Tuğba dedi ki...

Deniz,
vallahi en iyisini sen yapıyormuşsun! Benimki de anne bırbırı neticesinde düzenli olsunlar bari diyerek bulunmuş bir çabaydı. Tabii işin içinde biraz da 'nesne' olarak kitap sevgisinin etkisi de var. Lâkin bazen öyle anlar oluyor ki toplayıp atasım geliyor hepsini. Okuduğumu okumuş, alacağımı almışım değil mi? Saklamanın mânâsı nedir? Hoş biraz daha tıkıştırırsam, biri camdan geçmek suretiyle sokağa saçılmak üzere hazır ve nazır bekliyor ama...
Bu blogda benden başka kimse uzayamaz. Ayda yılda bir geliyorsun zaten sabit kal sen! :-p

Misiz Vildan Abla,
soğuk espri sevdiğim bir meze türüdür. İtilip kakılmış olmasının bünyemde bir sıcaklık meydana getirdiğini de saklayacak değilim. Dolayısıyla bu sularda istenilen dozajda soğuk espri yapılması caizdir.
Ayıp etmekten korktuğun soruna gelecek olursak;
iyi mimarın içi dışı bir olur abla, sinsilik yapmaz vs. Biz öyle gördük üniversitede vallahi. :-p Arada bir bana da soran olmuş idi 'iç misin dış mısın' diye, her daim 'orta kararım' hamdolsun demişimdir kimseyi kırmamaya çalışarak.
Sen her seferinde "oh kısa yazmışsın alnından öpücem" diyorsun ama senin yorumun benim yazımdan uzun olmuş, dikkatini çekeyim dedim. :-)
Hah, bir de ekleyeyim. Ben bu dekorasyon konusundan hiç çakmıyorum doğrusu. Düzensizliğin içinde kendine düzen kurmayı başarmış her insan evladının mensup olduğu kuruma üye biri olarak böyle de mutluyum sanırım. Çok steril geliyor bana dekorasyone mekorasyone. Kir pas içinde çalışırken mesudum sanıyorum.
Bana kendimi ifade etme hakkı tanıdığınız için de küçüklerimin ellerinden büyüklerimin hiçbir yerinden öperkene dağılan kitaplığımı toparlamaya gidiyorum sayın seyirciler... :-)

Deniz Akhan dedi ki...

kaçak durumuna düşmüşüm, haberim yok. oysa ki ben hep camekan önündeyim, her yeni üründen haberdarım, takipteyim yani :)

ama madem ki "hele bir dur," dediniz, şu köşeye kıvrılayım ben. arada bir kuru ekmek, biraz da su verin, yeter :P

Tuğba dedi ki...

Benim köşeler örümcek yapıyor Deniz, dikkat et! :-p
Yakında Vildan Abla ve çevresi varken ne kuru ekmeği ne suyu yahu! Reçellerle beslemezse ne olim! (kaçınılmaz cevap; japon)

Deniz Akhan dedi ki...

dört ayak üstüne düştüm demek ki, yağlı kapı buldu mu insan hemencecik kök salmalı :)

karakacak1953 dedi ki...

Merhaba Tuğba san
Siz bu kitabı baştan sona kadar okudunuzmu?
'Kapital' adına göre çok zor görünüyor.
Sonra kaç sayfalıkmı?
Ben 'yalın ayak Gen'i okumak isterim.

Tuğba dedi ki...

Deniz,
kök salmak iyi midir değil midir inan bilemiyorum. "...Ve anlamalı bir ağaç gibi durmaktaki sakıncayı" demiş bir şair, iyi de etmiş gibi geldi bana ama emin olamadım. :-)

Masakuni-san,
Nerde ben de Kapital'i okuyacak kapasite allasen! Ama bu manga uyarlaması peynir-ekmek gibi tüketiliyor, ne yaman çelişkidir bu, ben de anlayamadım.

Yalınayak Gen iyidir. Okumadıysanız da seyretmişsinizdir diye düşünüyorum bilmem nedir durumunuz?

karakacak1953 dedi ki...

Slm Tuğba san
Maalesef 'Yalınyayak Gen'i ne okudum nede izledim.
İnşallah elime fırsat geçince okuyacağım.

Boş işler bunlar...