11.9.09

E, BENDE AKIL YOK, ORASI KESİN. PEKİ SENDE DE Mİ YOK BE ANEKİ!


Kısa süre önce yapmaya başladığım Zombi ordum gittikçe büyürken, uzun zamandır gözümü koyduğum çok önemli bir insanı da orduma katmanın gururuyla bu yazıya girişiyorum.

Herşey büyük aşkım Godfrey Ho ile başlamış olmalı. Henüz gencecikken tanıştığım bu amcanın izlediğim Zombie vs. Ninja filminin ardından öyle etkilenmiş olacağım ki, kendimi çocuk yaşta kağıtlara, böcek kanlarıyla birşeyler karalarken hayal meyal hatırlarım. Yo, hemen celallenmeyin. Böcek kanı dediysek, hiçbir canlıyı öldürdüğüm görülmüş şey değildir. Kan üretmek üzere küçük bir böcek çiftliği kurmuş idim. Herşey bundan ibarettir. İşte böyle böyle Çin usulü zombi filmleri seyrede seyrede, zaten olduğu yerde fazla kalamayan aklımı yerinden birazcık daha oynatmış olabilirim. Günlerden birgün yine bir Çin zombi filminin ertesinde, neden benim de bir zombi ordum olmasın? Benim neyim eksik? Bilakis fazlam var-orası kesin- diye diye kendimi gaza getirip, elceğizimle yaptığım zombi büyü kağıtlarımı, arkadaşlarımı köşeye sıkıştırıp, alınlarına da bir güzel yapıştırdıktan sonra fotoğraflamak suretiyle koca bir ordu yaratmaya başladım. Karargahımı da, asosyalliğimi kamufle ederek kimseyi işkillendirmemek için Facebook’a kurdum. İşte bu yazı, ordumun en önemli elemanı, yani generalimi bulmamdan kaynaklı, “Oi, Aneki-Gaddesu Sama”ya methiye dizmek için yazılmıştır.
Zombi Ordum

Geleneksel Perşembe Buluşması nam-ı diğer Sushi Patlatması akşamlarından birinde daha Cafe Bunka’ya doğru yola çıktığımda Aneki’nin “Zombi büyümü getirmeden gelme” tehdidi kulaklarımda çınlıyordu-her ne kadar olay tamamen mesajlaşma boyutunda da geçse... Tüm gün “Ulan ne yazıcaz şimdi ya” diye ortalarda gezmiş, Faber-Castell’in ilkokul çocukları için hazırladığı dandik suluboyasında koyu kan rengi elde edene kadar kırmızı ile siyahı karıştırarak oyalanmış idim. Akşam üzeri, hala elde yok avuçta yok durumunda daha da panik olmuş iken, ufak bir ilahi aydınlanma yaşayarak bir çırpıda ‘Akuma no Kami’ büyüsünü yazmış idim. Tüm bu zombi tantanasının yanısıra bu akşamın başka bir özelliği daha var idi. O da Oi, Aneki-Gaddesu Sama’nın doğumgününün bir gün öncesi olması idi. Dolayısıyla herşey mükemmel gitmeli idi. Yalnız Gaddesu-Sama bu defa yalnız değildi. Yanında arkadaşının evine ziyarete gelen bir japon kızcağız Kyoko-chan var idi. Yanıma zombi kağıtlarımı alırken açıkçası aklıma “Japon kızcağız bizi deli sanmasın ya!” gibisinden bazı şüpheler gelmişse de sonuçta Gaddesu-Sama’nın doğumgünü idi. Ne Ali Akaysa, orasını siz kurun artık...

Bunka’dan içeri adımımı attığımda Gaddesu-Sama ve Kyoko-chan da mekana henüz teşrif etmişti. Kyoko-chan’ı hemen irkiltmek istemediğim için önce kibar kibar Gaddesu-Sama’nın hediyesi Sailor Moon etiketlerini verdim. Kyoko-chan hala bizim normal olduğumuzu düşünüyordu. Aslında ben de normal olduğumuzu düşünüyordum. Evet, ben 25+, Gaddesu Sama da 30+ yaşındaysa ne olmuştu yani? Bizim de etiket yapıştırmaya hakkımız yok muydu? Hemen ardından çantamdan yıllar önce Tepebaşındaki hediyelik eşya fuarındaki Çinlilerden aldığım çanı çıkardığımda Kyoko-chan biraz işkillenir gibi oldu. Daha bir süre önce de çantamdan çıkarıp yanıma serdiğim zombi duasını çıkardığım an, Gaddesu-Sama ile boyut değiştirdiğimizden Kyoko-Chan’ı çok takip edemedim ne yalan söyleyeyim. Oi,Aneki-Gaddesu Sama, haftalardır bugün için hazırlanıyor, tırnaklarına makas yüzü gördürtmüyordu.Üstelik sırf benim için birgün önceden maniküre gitmiş, tırnakları bir güzel bileyletmiş idi. İşte o an! Büyü kağıdının o bilge alna yapıştığı o ilahi an! Çanımı elime aldığımda karede bir eksiklik hissetmiştim. Çok önemli bir şeyi unutmuş gibiydik. Aa! Tabii ya! Işın kılıçlarımızı çantadan çıkarmayı unutmuş idim (Ne boşalmaz çantaymış yahu!). Karanlık tarafın kılıcıyla iyi tarafın kılıcının birleşiminden oluşan Yin-Yang ile bütünleşen Zombi Ordumun Generali Gaddesu-Sama ilk saldırı çanı için artık hazırdı. Hazırdı hazır olmasına ama sushileri servis etmeye başlayan Bunka Cafe’nin çalışanı, adını öğrenemediğim genç bayan, Yakuza anası gibi gibi bakınca tırsıp pılımızı pırtımızı toplamak zorunda kaldık. Yemek yeme anında herkes transa geçtiği için o anları net hatırlamıyorum. Ama sonrası daha vahim, ne olduk demeye kalmadan ışın kılıçları ile müthiş bir mücadeleye girişince Gaddesu-Sama ile, onun sağ kolu ve bacağı benim, benim sol kolum ve bacağım onun oluverdi. Gecenin sonunda Yakuza kızkardeşliğimizi küçük parmaklarımızı cozurt diye ışın kılıçlarıyla keserek birbirimiz hediye ederek pekiştiriverdik. Kyoko-chan mı ne oldu? Canımın içi! Yavrum, Türkiye’ye gelir gelmez, iki ‘Baka’yla karşılaşınca umarım pişman olmamıştır. Ve sonunda soruyorum;
Yakuza kızkardeşim Oi, Aneki! Hadi ben harbi aptalım, çocukça işler yapıyorum da, sende de mi hiç akıl yok, bir dur demiyorsun bana?
Geyik bir tarafa, yaşıma ve aptalca işlerime rağmen beni kaale alan Gaddesu-Sama’ya yürekten teşekkür ediyor, yeni yaşında peşini zor bırakırım diyorum. Ayriyeten sana verdiğim ışın kılıcını da akşamın çeşitli anlarında pişman olup geri almaya çalıştım, bilmiyorum farkında mısın? Karanlık tarafın kılıcını sana yar etmem Gaddesu! Bunu da böyle bilesin :-p

10 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Ahahahahahahahahahahahahahahahahahahha

Watashi-tachi wa ningen ja nai! ;-)

Harika bir yazı olmuş bu! Geri dönüşüme sokmaya kalkarsan, lightsaber'ı gözüne yersin!

Çok güzel bir akşamdı, her şey için tekrar teşekkür ederim. Kyoko-chan da çok eğlendiğini söyledi.

Darth Vader'ın lightsaber'ını ise bundan sonra ancak rüyanda görürsün! Ehehehehehehehe :-p

Tuğba dedi ki...

Öyk! Gitti gül gibi lightsaber dostlar :D
Asıl ben teşekkür ederim. Kyoko-chan, harbi eğlendi mi yoksa "nereye düştüm ben ya" mı dedi bilemiyorum vallahi :-)
Sen onu bunu geç de bir dahaki sefere hazırlan Batman'leri dövüştürelim :-p

Goddess Artemis dedi ki...

Ağlama değmez lightsaber, bu gözyaşlarına :-p

Getir Batman'leri, dövüştürmeyen noolsun!

Kyoko-chan, seninle sms'leşirken yanımdaydı, selam söyledi. Bizim gibi eğlenceli(!) tipleri nereden bulacak, gerçekten de eğlendi.

Tuğba dedi ki...

Hmm, iyiymiş o zaman!

Anlaştık Aneki, Batman'ler kapışmaya hazır paketleniyorlar :)

Unknown dedi ki...

:D
OKURKEN BİLE ÇOK GÜLDÜM VE KISKANDIM..BENDE YANINIZDA OLMAK İSTİYORUM :D

Tuğba dedi ki...

Fünda,
öncelikle 'de' ayrı:)
Sonralıkla yazdım seni zombi listeme :)

nermin dedi ki...

alemsiniz yahu:) sevgiler..

karakacak1953 dedi ki...

Slm Tuğbasan
Fotoğraflara baktım.Sizler neşeli görünüyorsunuz.
Yazınız okudum.bazı kısım anlamadığımdan dolayı tam olarak kavramadım.Lakin sizler güzel zaman geçirdiniz anlaşılıyor.
Sizler iyi uyuşuyorsunuz.
İnşallah.Batmanki seferde bekliyorum.
Elinize sağlık

Nakhar dedi ki...

ilahi çok güldüm :)) o zombi filmini kaç kere izlediğimi hatırlamıyorum çocukluğumdan bu yana, fotoğraflardaki şamatayı görmesem aklıma bile gelmezdi o film...

Artemis'in miladını ilk kutlayanlardan biri olarak tekrar uzun sağlklı huzurlu ve mutlu bir ömür diliyorum ona buradan...

:))))))))))

Tuğba dedi ki...

Nergis Ermin,
Biraz da deliyiz sanırım. Size de sevgiler:)

Masakuni-san,
gerçekten de güzel zaman geçirdik. Teşekür ederim. :)

Nakhar,
Sizi Gaddesu-Sama'nın blogundan hatırlıyorum. En kısa zamanda Gaddesu Sama'ya o filmi izlettirmek gibi sinsice bir planım var. Umarım başarılı olurum. Bu arada, buradaki dileklerinizi kendisine ilettim. :)

Boş işler bunlar...