9.9.09

GAMERA, EVİNE GERİ DÖN!

Birkaç dakika önce farkına vardım. Fırsatını bulduğu her an kayıplara karışmaya çalışan GAMERA, sanırım bu defa başardı. Tek korkum, artık kitaplığa sığmayan kitap ve DVD kutuları arasına kaçmış olması. Çatışma alanı gibi görülen o bölgeye girmişse, artık GAMERA’yı ben bile kurtaramam. ‘Madem hayvanın kaçtı, buralarda yazacağına, arasana be salako!’ dediğinizi duyar gibiyim. Ama 1 değil 2 değil! Biraz burnu sürtsün, aklı başına gelsin istiyorum. Dilerseniz olayın en başına giderek, anlatmaya başlayayım bu Gamera nedir, ne değildir.

Efenim yaklaşık 2 ay evvel Mısır Çarşısı civarında iş nedeniyle takılırken, çarşının hemen yanındaki hayvan pazarına bir göz atayım dedim. O civarlardaysam eğer, oradaki kaplumbağalara muhakkak surette gider bakar, üstelik söylenmek suretiyle de sinirimi, hunhar insan oğluna akıtıp, rahatlayarak evceğizime hiç aksatmadan dönerim. İşte o gün de, Allah biliyor ya, son derece sakin girip, hafif celallenerek, ‘kurtarıcam lan sizi kaplumbağalar’ babında birşeyler saçmalayıp, kendimi kaybettiğimde, eve, elimde iki adet kaplumbağayla dönmüş bulunmuş idim. Sadece, satıcı veled-i zurnanın ‘Abla canları sıkılmasın, bir kız, bir de erkek koyuyorum’ dediğini hayal meyal hatırlıyorum. Velet bile o yaşta, bu iki cinsin birbirlerini dırdırlarla yemek suretiyle eğlenceyi her daim tutacaklarını anlamış ki, takdir etmemek elde değil doğrusu.

İlk birkaç gün, ne ben alışabildim kaplumbağalara ne de onlar bana alışabildiler. Dahası yemek yememek suretiyle bir müddet beni protesto etmelerinin yanında, farkettiğim kadarıyla birbirleriyle de pek içli dışlı olamamışlardı. Henüz isim vermek gibi bir şeye kalkışmadığım için, ne malum, belki de düpedüz, ikisine de ‘kaplumbiş’ diye seslenmeme bozuluyorlardı. Neyse efenim, gel zaman git zaman, bu ikisinin sabahları ben kalktıktan sonra kıpırdanmaya başladıklarını, çok sonra Gamera olarak adlandıracağım kaplumbağanın da, düz duvara tırmanır hareketlerle kabından kaçmaya çalıştığını farkettim. Hem ona işkence hem bana işkence gibi günler geçmek bilmezken, Gaddesu-sama, İbo-kun ve Leon ile yaptığımız bir sushi partisinde, Leon’un ‘Bunlar büyüdükçe el mel kapıyorlarmış ya! Biliyor muydun?’ bazlı tesellisi (!) de çare olmuyordu. Kabuslarımda, daha sonra Gamera olarak adlandıracağım erkek kaplumbağa, parmağımı yakalıyor, canhıraş vaziyette ‘tüm bunların sorumlusu sensin. Dünyayı kurtaramadım senin yüzünden’ gibi saçma sapan şeyler söylüyordu. Halbusu ben onu, içinde bulunduğu hayattan çekip çıkarmışken aslında kendi bencilliğimi mi tatmin etmiş idim? Hayır hayır idi...
Bakınız nasıl kaçmaya yelteniyor...

Haftamın tek tatil günü olan bir Pazar sabahında, kahvaltımı hazırlarken, iğrendirmek gibi olmasın ama, bunları da, masaya gazete serip, üzerine çıkardım. İkisi, önce afalladılar, ama kısa süre içinde ters yönlere olmak kaydıyla hareketlendiler. İşte, daha sonra Gamera olarak adlandıracağım kaplumbağa, masanın ucuna gelip kendini boşluğa bıraktığında, Gamera adını hak etmiş bulundu. Ben seni en çok o zaman sevdim Gamera! Mamagon’a gelince, dişi olan kaplumbağa, her seferinde Gamera’yı tartaklamaktan çekinmiyor. Yalan değil. Üstelik, yem attığımda da kafayı çıkarıp, anında götürüyor malları. Yediği de yarıyor maaşallah. Neredeyse Gameranın 1/3’ü kadar büyüdü.

Bu kadar geyikten sonra sizleri polis yerine koyup, verdiğim kayıp ilanı sonrası olay mahalli notlarımı aktarıyorum. Saat 19.15 sularında işten eve gelip, haftalardır doğru dürüst yapamadığım bir işleme, yemek pişirme olayına girişeyim dedim. Bu esnada da hayvanceğizler sıkılmıştır bütün gün suda, onlar da birazcıcık rahatlasın diye saat 19.30 sularında sudan dışarı çıkardım. Bu arada karnabahar ve brokoli mevsimi açılmış, hayırlı uğurlu olsun. ‘Öğhk’ mü dediniz? Demeyin demeyin. Ama sizi kınamıyorum. Zira, sizin de 7G’niz olsa (Bkz kendini imha eden yazım), siz de bu sebzelere nimet olarak bakardınız. Ne diyordum? Şimdiden bunadım mı nedir?.. Saat 20.00 sularında Çin usulü sebzeli ve tavuklu makarnamı pişirdikten hemen sonra aptal bir filmin karşısına geçip güpletmeye başlamış idim. Her zamanki gibi sonuna kadar varamayıp, tabağı bir kenara fırlatmış, gün geçtikçe şişen karnım dolayısıyla azıcık kestirmek için kanepeye uzanmış idim. Saat 20.23 sularında çalan telefon sesiyle kendime geldiğimde aklıma ilk gelen şey-yanıldınız-elbette Gamera ve Mamagon olmadı. Ama aklıma ilk gelen şeyi de şu an söylemem yakışık almaz diye düşünüyorum. Miskinlik dolayısıyla 10 dakika sonra yani 20.33’te ayağa kalktığımda polis amca, o manzarayla karşılaştım. ‘Hiii!’ diye apartmanı şöyle bir inlettikten hemen sonra kısa mesafeli düşüşünü sandalyede tamamlayan Mamagon’u kaptığım gibi suya geri bıraktım. Ama ortada daha vahim bir sorun vardı. Gamera kayıplara karışmıştı. Düşme sapmasını da hesaba katarak Gamera’nın ne kadar uzaklaşabileceğini tahmin çerçevesinde tutup, bölgeyi araştırmama rağmen yok, yok, yok! Dolayısıyla buradan seslenmek istiyorum;

‘GAMERA, N’OLUR YUVANA DÖN! SANA ISTAKOZLU YEM ALACAĞIM SÖZ! BENİ MERAKTA KOMA! Eh, tabii bir de Karma Coma...
Aaaa... Buraya kadar okudun okudun ama ‘Gamera ne? Mamagon kim?’ bilmiyor musun? Buyur WikiZilla 'ya...

Sanırım bu yazı da geri dönüşümlü oldu...

4 yorum:

karakacak1953 dedi ki...

Slm Tuğbasan
Umarım. Gamerayı bulacaksınız.
Ben 'sarhoş melek' Türk sitede izledim.http://www.ezgifilm.net/filmizle/drunken-angel-film-izle
İnşallah sizde seyreteceksiniz.

Tuğba dedi ki...

Gamera bulundu Masakuni-san! Temenniniz için teşekkür ederim. Sarhoş Meleği izlemek isterim. Tabii fırsat olunca :)

karakacak1953 dedi ki...

Slm Tuğba san
Buna sevindim.
Sizin 'Kame' iyi bakınca 10yıl dan fazla yaşayabilirmiş.
Istakozlu yem alacakmısınız?
Bende isterim.

Tuğba dedi ki...

Kame için ıstakozlu yem alacağım. Hatta kış yaklaştığından daha kapsamlı bir akvaryum alacağım Masakuni-san :) Kaplumbağaların ömrü uzunmuş bildiğim kadarıyla. Bakalım zaman ne gösterir.
Gamera'yı bilmiyorum çünkü çok iyi yemiyor ama Mamagon oldukça iyi beslendiğinden ömrünün uzun olacağı kesin :)
Teşekkürler...

Boş işler bunlar...