27.1.10

!F İSTANBUL 2010


Bu yılki program açıklanmış. Hemen uzakdoğu filmlerini kırptım.

Ai No Mukidashi; Tamı tamına 237 dakikalık filmin 106 dakikasını izlemiş bulunuyorum. Herşeyden önce absürd bir film olduğunu söylemeliyim ama sonuna kadar seyredemediğim için şimdilik daha fazla yorum yok.

Samâ Wôzu, bir anime. The Girl Who Leapt Through Time ve One Piece gibi animelerin yönetmeninden.

Yeong-hwa-neun yeong-hwa-da, Kore filmi hakkında şimdilik bilgim yok.

Here, 2009 Singapur yapımı.

She, A Chinese, ilgimi çekti.

Daha bir sürü film var seyretmek istediğim... Ama açgözlü olmamak lazım. Sakin sakin...

Eklemeler;
ITO – Bir Şehir Rahibinin Günlüğü (De, saatler çakışıyorsa Japonya mı ağır basar Çin mi? Sanırım Japon...)

9 yorum:

Deniz Akhan dedi ki...

"Here"ı artvin'deki gezici film festivali sırasında seyretmiştim. ilk başta içine girilmesi, anlaşılması çok zor bir film gibi duruyor, çünkü oldukça biçemsel bir anlatımı var. oysa asıl derdi "sosyal kontrol" meselesi, yani biraz foucault okuyunca kendini açıyor. festivalin tanıtım yazısı filme oldukça uzak, bence yazan kişinin film hakkında kafasında net fikirler yok. ama ille de bir şeyler yazmak lazım tabii... :)

Tuğba dedi ki...

Açıkçası tanıtım yazılarını tam olarak okumuş sayılmam. Yalnızca göz attım. Bir iki isim yakaladım, o kadar.
Tecrübeli birinden bilgilenmek de ayrı bir güzellik tabii. Teşekkürler. :-)

Genelde Beyoğlu'nun arka sokak duvarlarına yakın olan Foucault, bu defa, bana yakın olsun o zaman!

k dedi ki...

daha dün 1, bugün 2, yarın biletler ön satışta. bir şey kalırsa geriye, onları da (kendi adıma konuşayım) ben yerim artık. buradaki working class mensuplarına en azından bilet alım aşamasında bir kıyak geçerek düşünüp taşınmaları için süre tanımak, anglo-sakson menşeili mikro muhalefet şirinliklerini festivalin 'politik duruşu' (sanatçı duruşu) diye pazarlayıp 'zararsız hip indieciler' garabeti yaratmaktan daha politically correct imiş gibi geldi bana (yoksa şüphem mi var?)

bir de lütfen artık orta sınıf amerikan ailesinin kanamalı manzaralarını anlatan filmler olmasın (daha tam bakamadım).

bunu da buraya yazmasam iyiydi. dilersen hiç yayınlamayabilirsin. sinirlendim ama.

Tuğba dedi ki...

OoOo sakin!.. Aramızda alevli biri var, yangın söndürücüyü getirin!

Bilet satışı konusunda saçmalamışlar, katılıyorum, lâkin benim yüzüm pek gülmedi !f’ten şimdiye kadar. İstediğim filmlere bilet bulamadım ki hiç! Dolayısıyla çok takılmıyorum. Zaten bu çalışma temposunda gidebileceğim film sayısı belli. Daha çok Uzakdoğu filmlerini seyretme isteğim göz önüne alınırsa liste daha da küçülüyor film sayısı açısından.

Dediğin tür filmlere ilgimi uzun yıllar önce yitirdiğimden (belki de hiç olmadı emin olamıyorum), programın ilgi alanıma giren kısmı dışındaki kısmına pek bakamadım. Bu açıdan bakmış olsaydım da, hemen şimdi seyretmek için değil ama yeni hangi filmler varmış açısından bir değeri oluyor kataloğun zaten.

Sıkılgan ruhum, şu bilet kuyruklarından da 10 yıl içinde oldukça sıkıldı açıkçası. Malum her türlü sosyal oluşuma karşı olan birinin “Kuyruk” denilen şeye doğuştan karşı olması kaçınılmaz oluyor biraz…

Çok takılma sen de! :-) Mutluluk verici filmler izlemeniz dileğiyle çekiliyorum. (Ben çemkirmek için başlamıştım yazmaya aslında…)

Goddess Artemis dedi ki...

Darth Malak-chan,

Kendine bilet alırken, ablacığın için [bu durumda ben de Darth Kakalak mı oluyorum? Lucas'a sormak lâzım!] Ai No Mukidashi ve Samâ Wôzu'ya da bilet alır mısın?

Aneki ^-^

Tuğba dedi ki...

Darth değil Dürth, Aneki. :-)
Lucas'la senin yakınlığın var, yolda görsem tanıyamam ben. Onun'çün sen sor.

Önce programı adam gibi hatim edip, saatime uydurma aşamasına gelebilirsem elbette sana da alacağım, söylemene bile gerek yok. Lâkin bu defa uğraşmaya takatim yok gibi bir durumdayım. Bir de senin için her iki filmde Caddebostan'da var aslında. Dur bakalım, bir kafamı toplayayım.
<:-)

Tuğba dedi ki...

Az önce uygun saat dahilinde birkaç filme Mybilet üstünden bilet satın aldım. Hiç gidip kasmaya gerek yok kuyrukta filan. Hizmet bedeli almadığı gibi %10 da indirimli satılıyor biletler Mybilet'te. Gözüm yaşardı valla...

Adsız dedi ki...

sion sono'nun suicide klübünü izleyip ziyadesiyle oha bu ne eben's hörekes sion deyu deyu istemsiz zaafiyet ve beğenti oluşunca love exposure'u kesin-bilet bulursam(allaım noolur buliyim)- izlerim. filmi indirmiştim ama bööle önüme hazır gelince tadından yenmez. aşka maruz kalmadan önce bi de norikonun masasına da otururum. ohh yiyiyos içiyos adios

Tuğba dedi ki...

Bilet bulma ihtimalin var bence. Birkaç gün evvelini gözönüne alırsak salonlar yarıyarıya anca dolmuş gibiydi. 4 saat otururum taş gibi bana birşey olmaz cesaretini buluyorsan kendinde elini çabuk tut bence. Hay bana da noluyorsa, her seferinde filmlerin süresinden dem vuruyorum. Halbusu öyle bir tip değilim aslında. Neyse... Aşka maruz, ilk yarıdan anladığım kadarıyla temeldeki "din-ne olacak bu gençliğin hali" konusunu türlü absürdlükleri içine katarak anlatan bir abuklama. Ama ikinci yarıda delimaynak gibi dönebilir gibime geliyor. Bakalım... Yiyos içiyos da bedava olmuyor öyle naber? :-p

Boş işler bunlar...