Tarkan Serilerinden yaklaşık 10 yıl sonra, Barbar Conan’la aynı yıl (1982) görücüye çıkan Attila Flagello di Dio (Attila Tanrının kırbacı), italyan sinemasının en trash filmlerinden biri. Kendisinden haberim geçen gün DVD’leri karıştırırken oldu. Hayat her zaman bonkör davranmıyor ki, daha önceden bilip, bir numerolu filmlerim Barbar Conan ve Tarkan serisinin yanına koyayım bu filmi de. Lakin onların yanına varabilmesi biraz zor olacak gibi gözüküyor. Zira her ne kadar trash da olsa bana kalırsa trash’in bir alt türü olan “tıraş” kategorisine daha çok yakışıyor. Neden diye soracak olan olursa (Aman hep yalnız bırak zaten, ben sorduğunu hayal ediyorum, bir sakıncası mı var?) derim ki italyan trash’ı bile çeneyle yapıldığından kelli en iyi “tıraş” açıklar bu türü. (Bu arada Barbar Conan’ı da trash gibi göstermişim, neyse. Anlayan anlar herhalde ne demek istediğimi).
Hikayemiz bundan 2000 yıl önce Milano yakınlarındaki Segrate kasabasında ikamet eden barbarlarlarla tanışmamızla açılıyor. Başlarında kral olarak, Ardarico’nun (Diego Abatantuono) bulunduğu ortalama 10 adamdan oluşan bu barbar sürüsü, avlanmak için kadınlarını ve atlarını geride bırakarak köylerinden ayrılmışlardır. Yaban domuzlarını avlaya dursunlar bu esnada Romalılar, barbar köyünü basmış, tüm kadınları ve atları kaçırmışlardır. Barbarlarımız avdan dönünce, Romalılara yakalanmadan saklanmayı başarmış başka bir barbardan olan biteni öğrenirler (İzninizle burda biraz durup, durmaksızın barbarbarbarbarbar demek istiyorum). Yalnız kral Ardarico’nun çalınan kadın ve yiyecekler için hiç tepki vermemesine rağmen, çalınan atlar için celallenip Romalıların üzerine yürümeye karar vermesi, bizi, ne menem bir barbarla karşı karşıya olduğumuz konusunda uyarır. Yola henüz çıktıkları esnada Tanrı Odin’in yardımını istemek için aracı-Büyücü Columbia’yı görmeye giderler. Büyücü Columbia ile ilk karşılaşmamız bildiğimiz Columbia Pictures’ın amblemi vesilesiyle olur! Büyücü, Tanrı Odin’le konuştuktan sonra Ardarico’ya Attila ismini bahşeder. İşte yüce Attila, Romalıların üzerine yürümeye artık tamamen hazırdır. Bu arada kaçırılan barbar kadınların lideri konumundaki Uraia (Rita Rusic), güzelliği dolayısıyla Romalı generalin ilgisini çekmiş ve yatağa atılmak isteğiyle tutulduğu kafesten cıbıldak olarak çıkarılmıştır. Yalnız Romalı generalin gözden kaçırdığı şey, bu kadının bir barbar olduğu ve öyle kolay teslim olmayacağıdır ki nitekim generali oracıkta benzetip, diğer kadınları da kurtarıp, eski Ardarico, yeni Attila’yı bulabilmek umuduyla bir ağacın üzerine hağla (!) cıbıldak olduğu halde tüner. Şans eseri oradan geçmekte olan Büyücü Columbia ile karşılaşır. Büyücü, Uraia’ya, Attila’ya yardım etmesini söyler ve bir çeşit ışın kılıcı verir (Resme bakın bi zahmet-Ayrıca Serpil Çakmaklı saç modeline de bakınız.).
Sıradan bir çok filmde rastlayabileceğimiz konuyu sıradanlıktan çıkaran öğelere gelirsek üçüncü dakikadan itibaren sayalım; Dedik ya çene diye, işte filmin en önemli özelliği barbarların italyancayı kendilerine has bir şiveyle konuşmaları. Zaten Attila rolündeki Diego Abatantuono, sinema ve televizyon dünyasına ilk defa, komedi dalından, kendine has şivesiyle (terrunciello) girmiş. İtalyan diline ve kültürüne yabancı biri için bu film ne ifade eder doğrusu tam olarak kestiremiyorum. Dvd’de italyanca altyazı olmasaydı anlamam imkansız olurdu diye düşünüyorum. Ya da filmi başka bir dil dublajıyla seyretmek, filmin özünden ne kadar götürürdü, güzelce tartışılır bence. Bunun yanısıra denizkızı, gündüzleri insan-geceleri eşek olan barbar, aniden ortaya çıkan centaur gibi öğeler fantastikoyu ayakta tutan özellikler. Filmin tarihsel gerçekliği çok da göz ardı etmediğini (!), Attila’nın kendine ihanet eden bir adamı kazığa oturtması vesilesiyle anlamış bulunuyoruz. Filmin son dakikalarına kadar Barbar (!) Attila’nın güzeller güzeli Uraia’yı görmezden gelmesi-ki sadece barbar kadınlarını görmezden geliyorlar, yoksa diğer kadınları gördüler mi hayat duruyor zaten-buna karşılık medeniyet timsali (!) Romalı generalin Uraia’yla evlenmek istemesi; Barbarların, Roma’nın sur duvarı diye su kemerine saldırmaları; Attila’nın sağ kolu olan barbarın ikide bir “Neden sürekli kral sensin” diye tartışma çıkarması; olan biten olaylar için Attila’nın o an, duruma uygun şarkı uydurup adamlarıyla birlikte söylemesi; farklı bölgelerden dolayısıyla farklı şivelerle konuşan insanlarla karşılaşmalar, zincire vurulmuş Galyalı’nın zora düştüğü her an motor sesi çıkararak birşeyler yapması, filmin en renkli anlarından bazıları.
Film 22 aralık 1982’de vizyona girmiş ve bir kuruş bile yapamadan, yılbaşından önce geri çekilmiş. Diego Abatantuona da bu felaket filmden sonra sinemada başka bir yöne doğru yol alarak, Pupi Avati’nin 1986 yılında çektiği “Regalo di Natale” adlı filmle başarıyı yakalamış. Marco Giusti’nin “Dizionario dei film italiani Stracult” adlı kitabında, Galyalı’nın motor sesi çıkararak zincirlerinden kurtulduğu sahneyi Sergio Leone’nin yönettiğine dair bir bilgi var ama yanlış anlamış olabilirim, heyecan yapmayın! (Ev arkadaşıma da sordum , he valla öyle yazıyii didi). Film vizyona girdikten sonra 28 Aralık 1982'ye tarihlenen Il Giornale Sicilia adlı gazetede "Attila, tanrının kırbacı değil, zavallı seyirciler için sıkıntının kırbacı" olarak nitelenmiş. Cinsiyeti bir kenara bırakırsak elbette filmin en “güzel” öğelerinden biri de Uraia rolündeki Yugoslav oyuncu Rita Rusic. Bu abla , daha sonra filmin senarist ve prodüktörü Mario Cecchi Gori ile evlenmiş. Dedikodumuzu da yaptıktan sonra filmin Almanya’da “Wild trieben es die alten Hunnen” adıyla çıktığına da ekleyip bitirelim.
İkinci seyredişte daha çok güldüren ve Tarkan’sız Attila, olsa olsa bu kadar olur işte dedirten film, (sanırım) izlendikçe açılacak nadide bir çiçeğe benziyor (Benzetmeye gel!). Küt bir barbardan Kült bir film seyrettiniz.
ATTILA FLAGELLO DI DIO (1982)
Yönetmen, senarist: Franco Castellano, Giuseppe Moccia, Mario Cecchi Gori (sadece senaryo)
Oyuncular: Diego Abatantuona (Attila), Rita Rusic (Uraia), Angelo Infanti, Armando Marra, Francesco Salvi
Video için tıkla
Video için bir kere daha tıkla
Sıkılmadıysan bir daha
2 yorum:
eline sağlık..
Özletmiştin kendini...
:)
Dijital,
haydi hep beraber; barabar barabar bara bara bar, barabara barbar bara bara bar (Daracık daracık sokaklar şarkısının barbar yorumudur. Kısa devre yapmış olabilirim, iletken bi aletle yaklaşmayın) :)
Yorum Gönder