Herşeyden önce, senaryosu Dario Argento’ ya ait olmakla birlikte yönetmenliğini Michele Soavi’ nin üstlendiği 1989 tarihli La Chiesa (The Church), türkçe adıyla bildiğimiz Kilise filmiyle ilgili Murat Kızılca tarafından yazılmış güzel bir yazıyı Öteki Sinema’ dan okuyabilirsiniz. Hatta bence, önce orayı okuyun. Çünkü ben filmi, aramızdan bazılarına pek de anlamlı gelmeyecek bir şekilde işleyeceğim. Hatta açık konuşmak (e pardon yazmak olacaktı) gerekirse mimari restorasyonla ilgilenen arkadaşlar kulaklarınız bende olsun. Zira derslerde susmak bilmeyen hocaları dinleyerek doğuştan sıkılgan olan canlarınızı biraz daha sıkıp, üstelik de hiçbir şey öğrenemezken, şuncağcız bir filmden neler öğreneceksiniz, bakın da görün! (Bu vesileyle Mimar Sinan’ın Bina Bilgisi hocalarına selam olsun. Zira her ne kadar aralarında ukala görünenleri çok da olsa, hiç değilse sinemanın değerini bilenleri de vardır ve zamanında, modern mimarinin taşlama ustası Jacques Tati filmlerini TRT-2’den yaptıkları kötü kopyalarla, Atilla Dorsay eşliğinde, ucundan az da olsa öğrencilere koklatmışlardır.)Filmimiz, adının da bas bas bağırdığı gibi merkez üssü olarak gotik bir kiliseyi temel almaktadır. Yaptığım hesaplara göre kilisenin inşasına başlanılması 1200’lü yılları göstermektedir. Lakin hesap yapmaya ne gerek varmış? Dvd’nin arka kapağında ‘kapı’ gibi’ bundan 850 yıl önce’ diye bir ibare yok muymuş? Peki bakar kör olduğumu söylemiş miymişim? Şeytan tarafından doğru yoldan çıkarıldığı düşünülen bir kasabanın tüm halkı, Töton Şövalyeleri tarafından öldürülerek, cesetlerinin atıldığı çukur, mevzu bahis kilisenin temeli olarak kullanılmıştır. Şeytani güçleri kilisenin altına gömerek, üzerini de 7 gözlü taş ile mühürleyen kilisenin mimarı, öyle bir tasarım yapmıştır ki, bu mühür kırıldığı an kilisenin tüm çıkışları kapanacak, böylelikle kötülüğün dış dünyaya ulaşması engellenecektir.
Yalnız, tarihte örneğine sık rastlayacağımız gibi, fanatik dinci diyebileceğimiz kiliseyi inşa ettiren rahipler, çok şey bildiğini düşündükleri mimarı, kendi tasarımı içerisinde öldürmekte bir beis görmeyeceklerdir. Aslında filmin nerdeyse sonuna kadar bizim için de bir sır olarak kalması gereken bu bilgiyi vermem, pek hoş olmadı değil mi? Filmin konusunu kısacık çıtlattıktan hemen sonra gelelim ana konu restorasyona. Bu bölümleri sahne sahne inceleyeceğiz arkadaşlar. Merak etmeyin, birer kopyasını Kaya Ozalit’e bıraktım.Günümüze geldiğimizde kilisenin tarihi kitaplara ev sahipliği yapan kütüphanesine yeni atanan kütüphanecinin, çok sevdiğim alttan çekim ile kilisenin içinde yürüdüğü ilk sahnelerden birinde, biz de kilisenin iç mimarisini rahatlıkla okuyabiliyoruz.
Duvar resmini restore eden Lisa, temiz temiz çalıştığına göre belliki restorasyonun son aşamasına gelmiş, küçük küçük tamamlama yapmakla meşgul. Lakin temiz dediysek o kadar da değil. Bakınız alttaki resimde, ablanın kendisi, ellerindeki boyaların çıkmayışından dolayı, kütüphaneciye serzenişte bulunduğu sırada görülmektedir.
Soavi’nin oyuncu seçimindeki bu gerçeklik beni gerçekten çok memnun etti. Zira kadının tırnaklarının kısa oluşu, aslında oldukça ‘pis’ olarak niteleyebileceğimiz restorasyonda dikkat edilmesi gereken bir husus diye düşünüyorum. Tabii süslü kokoş kız milleti, beni her daim yolda bırakıp, arada bir de yalancı çıkarıyor ama... Bu arada restorasyon uzmanı Lisa’yı canlandıran oyuncu Barbara Cupiti, bu türün ve Soavi’nin gözde aktrislerinden biri.
Duvar resmini rötuşlama işleminden fırsat bulduğunda kilisenin diğer sorunlarıyla da ilgilendiğini gördüğümüz Lisa, öncelikle zemin araştırması için kilisenin bodrumuna iner. Bir yapının restorasyonuna başlanırken ilk yapılması gereken işlemlerden biri ve hatta en önemlisi zemin araştırmasıdır. Takdir edersiniz ki çürük veya sağlam olmayan bir temelin üzerine ne yaparsanız yapın, yıkılmaya mahkum olacaktır.
Filmle bağlantılı olarak zemin araştırma olayını bir daha ele alacak olursak, aletle yeri delen işçiye, fazla derine indiği ve yapıyı sarstığı için fırça atan Lisa, içten içe kiliseyle ilgili tuhaf birşeyler mi hissetmektedir? Hele işçinin, ‘kilisenin altında mağara gibi bir boşluk var’ demesi, bu hissi daha da mı alevlendirmektedir?
Restorasyonun bir sonraki aşaması olarak Lisa’nın duvardaki çatlaklara, çatlak ölçer dediğimiz cam levha yapıştırdığını görmekteyiz. Bunun ne olduğunu bilmeyen asistanlar var memleketimin güzel üniversitelerinde öğrenci, duy da inanma! Başta, kilisenin görünen kısmında pek fazla hasar yok demiştim ama işte bakın, bodrum katta dana gibi çatlaklar var imiş. Bir daha yineliyorum o zaman; ne kan akar bu çatlaklardan oluk oluk be!
Benim de çok konuşan hocadan bir farkım kalmadı mı? O halde son 5 dakikamızı kilisenin sorunlarını çok hızlı bir şekilde ele alarak geçelim.
Duvar resmini rötuşlama işleminden fırsat bulduğunda kilisenin diğer sorunlarıyla da ilgilendiğini gördüğümüz Lisa, öncelikle zemin araştırması için kilisenin bodrumuna iner. Bir yapının restorasyonuna başlanırken ilk yapılması gereken işlemlerden biri ve hatta en önemlisi zemin araştırmasıdır. Takdir edersiniz ki çürük veya sağlam olmayan bir temelin üzerine ne yaparsanız yapın, yıkılmaya mahkum olacaktır.
Restorasyonun bir sonraki aşaması olarak Lisa’nın duvardaki çatlaklara, çatlak ölçer dediğimiz cam levha yapıştırdığını görmekteyiz. Bunun ne olduğunu bilmeyen asistanlar var memleketimin güzel üniversitelerinde öğrenci, duy da inanma! Başta, kilisenin görünen kısmında pek fazla hasar yok demiştim ama işte bakın, bodrum katta dana gibi çatlaklar var imiş. Bir daha yineliyorum o zaman; ne kan akar bu çatlaklardan oluk oluk be!
Benim de çok konuşan hocadan bir farkım kalmadı mı? O halde son 5 dakikamızı kilisenin sorunlarını çok hızlı bir şekilde ele alarak geçelim.
Alt resimde görülen şey, cesetlerin gömüldüğü çukuru mühürleyen 7 gözlü taş. Gözleri oluşturan demir malzeme, her saniye üzerine şıplayan suyun da büyük katkısıyla çoktan korozyana uğramış vaziyette görülmektedir.
Bir diğer önemili hasar ise kilisenin cephelerinde bize göz kırpmaktadır. Trafiğe açık bir alan içerisinde konumlandığını söyleyebileceğimiz yapının gerek taş yüzeylerinde gerekse mermer yüzeylerinde kirlenme rahatlıkla görülebilmektedir.

Son olarak tarihi çevre içinde yeni yapılaşmaya örnek göstermekten de kaçınmayan filmimizde gördüğümüz giydirme cepheli yapı, tarihi yansıtmak suretiyle, kendi baskınlığını biraz olsun azaltmayı başarmış gibi görünmektedir. (Aman geyik bir tarafa, filmin nerede çekildiğini çok merak ettim ama bir türlü bulamadım. Ülke olarak %99 Almanya'da da, hangi şehirde?)
"Bir filmle restorasyona giriş" adı altında işlediğimiz bu dersimizi burada noktalarken, Allah vere de önümüze hep böylesine bereketli filmler çıksın diyerek, kendi kafamdaki çatlak ölçerleri kontrol etmeye gidiyorum.LA CHIESA (1989)
Y: Michele Soavi
S: Dario Argento
O: Tomas Arana (kütüphaneci), Barbara Cupisti (Lisa), Asia Argento (yeniyetme haliyle, ki aynı zamanda filmden en karlı çıkan kişi rolünde)
2 yorum:
Filmin dış mekan çekimlerinin tamamı Budapeşte ve Hamburg'da yapılmış.
Bu arada yazının başında verdiğin link için de teşekkürler. Rockn'Roll!
Asıl ben, yukardaki bilgiyi verdiğin için teşekkür ederim :-)
Yorum Gönder