
Dezenfettan kadın modelini, sansürlü bir şekilde icra eden Angela Mao’nun 1972 yapımı Hap Ki Do veya Lady Kung Fu adıyla bilinen filmiyle yeniden merhaba diyorum. Merhaba! Göynünüz, hemen ardından, hiç uzatmadan, bir de ‘Hoşçakalın’ bekler, bilirim, ama yağma yok. Madem tıkladın, okuyacaksın köle, şırakk! Hayır, cidden, bloga giren kişiyi, birkaç dakikalığına blog dışına çıkarmayan bir program olsa, ne uyuz olurdu değil mi? Şırakk!
Bir Kore savunma sanatı olan Hap Ki Do hakkında uzun uzadıya yazacak değilim ama Wikipedia’dan arakladığım şu bilgi, k*çını koltuktan kaldırmaktan aciz olan benim gibi seyirciler için yeterli olacaktır diye düşünüyorum. ‘Şu bilgi’ dediğim, “Hapkido geniş bir yelpazede; kol ve ayak eklem kilitlemeleri, fırlatma, Her türlü ayak teknikleri, el teknikleri ile akrobatik jimnastik, eğme, bükme ve sinir noktalarına baskı tekniklerinin yanında ateşsiz her türlü silahı ustaca kullanmayı, günlük hayatta kullanılan eşyaları birer silaha dönüştürmeyi öğretir.Bir spordan ziyade meşru müdafaaya uygun bir sanat olduğunu söylemek daha doğrudur”, budur. Az buçuk anladıysak durumu, “Ya Havle ve la kuvvete”yi, “Om mani padme hum” versiyonuyla çekip, konuyu anlatmaya başlıyorum. (Fiyuvv, ucuz atlattınız vallahi, yoksa bende çene bol...).
Angela Mao, Sammo Hung ve Carter Wong’un canlandırdığı ekip, 5 yıl boyunca Kore’de Hap Ki Do çalışmış, kendi okullarını kurmak ve istilacı japonlara karşı ülkelerini korumak için, Çin’e dönmek üzerelerdir. Japonlara karşı Korelilerle birlik olmalarını öğütleyen ustanın veda dersine, “忍” damgasını vurur. Sabır ve sakınma anlamlarını içerisinde barındıran bu karakter ayrıca ninja kelimesinin de iki karakterinden ilkini oluşturmaktadır. İşte Hap Ki Do’nun gerçekten de bir savunma sanatı olduğunun altını çizen bu karakterle, usta, öğrencilerine, her karşılaştıkları olayda kaba kuvvete başvurmamalarını, mümkün olduğunca sabırla davranmalarını öğütlemek istemiştir. Üç kişilik ekibimiz, Çin’e dönüp de okullarını kurar kurmaz, Kara Ayı adlı, japonlar tarafından kurulmuş dövüş okuluyla karşı karşıya kalırlar. Yalnız her seferinde dövüşmek durumunda kalan kişi, incecik Sammo Hung’tan başkası değildir.
Bu zavallım, her ne kadar elceğizinde taşıdığı 忍 karakterine bakıp bakıp, haksızlıklar karşısında ‘dayanmalıyım’ diye kıvrım kıvrım kıvransa da, eninde sonunda yeteneğini, karşı okulun gözüne sokmaktan kaçınamayacak ve japonlarla aralarının açılmasında son noktayı bizzat koyacaktır.
Ama filme son noktayı koyan, Hap Ki Do’nun tüm o kilitleme ve fırlatma teknikleriyle döktüren Angela Mao’dan başkası değildir. Bir yandan, tüm iffetiyle, bir bacak dahi göstermeden, küçük düşürülen cinsiyetinin onurunu kurtarırken, öte yandan, bu işlerin cinsiyet ve güce bakmadığını, herşeyin teknikte gizli olduğunu usturuplu bir şekilde göstermiştir.

Kusra bakmayın, kısa yazmak mecburiyetindeyim (Çok üzüldünüz eminim). Dış mihrak var kardeşim, konsantre olamıyorum ki, şurda iki kelam daha edeyim. “Onun adı Mamagon anne, Ayşegül değil! Biri şu kadına birşey desin ya alla alla...)

Kelimenin düz anlamıyla koskoca Sammo Hung’u incecik bir delikanlı olarak karşımıza çıkaran filmin dövüş kareografisini de Sammo kotarmış. Yönetmen Wong Fung, hapkido, taekwando ve kung fu eğitimi almış Angela Mao ve Sammo Hung’un beraber çektikleri daha bir sürü film var. Nasip kısmetse, bir Lady Whirlwind’i de anlatmak isterim bir ara. Bu filmde Jackie Chan ve Lam Chin Ying’i de küçük rollerde görmek olası. Her ne kadar Jackie Chan’i farkedememiş de olsam, japon kötü adam rolünde, tavukla esnafa saldıran Lam Chin Ying abiye el salladım ama beni gördü mü bilmiyorum doğrusu.
Angela Mao, Bruce Lee’nin 1973 tarihli Enter the Dragon filminden de hatırlanabilir bu arada. Başka yazacak birşeyim yoksa sahne incelemelerimize geçelim, sonra da dağılalım.1. Ta filmin en başında, dövüş talimi esnasında ustasıyla bakışan Angela Mao, usta ve Angela'nın yanındaki çiçek arasında gezinen kamera.
4. Le Sansure du pópó (1972).

5. Angela'ya uzanan eller kırılsın, ki kırılıyor.

6. "Cinayet aleti olarak şemsiye" başlıklı bir yazı yazacaktım ama gerek kalmadı. Hapkido'nun, her türlü eşyayı silaha çevirme kabiliyetinin vücut bulmuş hali.


HE QI DAO / HAPKIDO-LADY KUNG FU 1972
Y: Wong Fung
O: Angela Mao, Sammo Hung, Carter Wong





Bir meteor olduklarını düşündükleri bu şey aslında Gidora’nın kozasından başka bir şey değildir. İnsanlar Gidorayı ziyaret ede dursun, Prenses Salno, tüm o prenses kıyafetlerinden kurtulup, evsiz kılığında o halk parkı senin bu halk parkı benim gezip, serbest kürsülere çıkacak ve dünya insanını, çok yakında maruz kalacağı tehlike için uyarmaya başlayacaktır. Zira kendisi aslında Venüs’ten gelmiştir ve kısa süre önce Kral Gidora diye bir canavar, Venüs’ü yok etmiş, şimdi de yörüngesini dünyaya çevirmiştir. Şimdi ara verip, neden Kral Gidora’yı sevdiğimin altını bir kere daha çizeyim. Malum Venüs, güzellik gezegeni gibi birşey. Böyle bir gezegeni yok etmekte iki kere düşünmeyen bir canavarı nasıl bağrıma basmam!
Bu sefer zarar gören anıtsal yapı Tokyo Kulesi







Tapınak kapısında görülen Gidora, yakıp yıkarken ve de doğal olarak kameralara yakalanırken.
Godzilla'nın kuyruğundan ayrılmayan Mothra, bana poz verirken.
Sürekli didişen Godzilla ve Radon'u, Gidora'ya karşı birlikte savaşmak için sonunda ikna eder Mothra. Radon, Gidora'ya pike yaparken.








Vazgeçtim. Gerisini anlatmıyorum. Şişt! Sana diyorum devam etmeyen arkadaşım. Geri gel!



6. Merhametin protez el ile teması.





Flash A-Ah!dan hemen sonra düğün gecesinde, oğlanın arkadaşları tarafından gerdek odasına sokulmasının hemen ardından, “Durdur şu nikahı nikah memuru” şarkısı eşliğinde (bana bakma, ben dolmuştan duyduğumu seslendiriyorum), düğün evini basan Beyaz Saçlı henüz gelin olamamış Gelin, terörünü estirmeye başlar. “Ben gelin olamadım, sen de olma!” gibisinden son derece kıroca bir düşünceden yola çıkmamıştır ama bu sadece yazarınızın hasetinden kaynaklıdır, yanlış anlaşılmasın. İlk filmde, sevdiceğinin ihanetine uğrayarak, oracıkta sinir krizi geçirip, saçlarına aklar düşüren Beyaz Saçlı henüz gelin olamamış Gelin’in tek amacı, dünyada iyi bir erkek olmadığına dair inancını, tüm kız milletine aşılamak ve onları bedbaht olmadan bu hayattan çekip almaktır. Her ne kadar az buçuk çarpıtmış da olsam konuyu, öte yandan Beyaz Saçlı henüz gelin olamamış Gelin’in en büyük amacının da bir kez daha yineliyorum, bir zamanlar kendine ihanet etmiş sevdiceğinin Wu Tang’a mensup olması dolayısıyla, ilk filmde tamamen kökünü kurutamadığı klanı, dünya yüzeyinden , en azından Çin topraklarından diyelim, silip süpürmektir.
Efendime söyleyeyim, çöp kanalından dışarı kaçan damat, Sekiz Klan’dan birine mensup erkek fatma tarafından bulunup, iyileştirilir. Filmin en eğlenceli karakterlerinden biri de, erkek gibi giyinip, dövüşen bu erkek fatmadır. Özellikle yaptığı bir hareketle gözüme girmiştir. Kısaca bahsetmek gerekirse, gelin ve damat henüz gelin ve damat olmadan evvel günercin vasıtasıyla haberleşirlerken, erkek fatma, günercini yakalayıp, yalayıp yutmuş, üstelik taşıdığı mesajı da, günercin çevirmenin ateşine atarak bir güzel ortadan kaldırmıştır.
Burdan da anlaşılacağı gibi erkek fatma, damada biraz yanıktır ama onu elde etmek için çaba sarfetmek gibi bir düşüncesi yoktur. Damadın iyileşme sürecinin ardından, yeniden harekete geçen Beyaz Saçlı henüz gelin olamamış Gelin’i, elbirliğiyle everme amaçlı olarak Sekiz Klan’ın gençleri biraraya gelir. Zira onlar, Beyaz Saçlı henüz gelin olamamış Gelin’i, evde kalmışlık sendromundan kurtarabilirlerse tüm bu kötülüğe dur diyebileceklerini düşünmektedirler. Bu esnada seyirciye merhaba diyen, ağzıyla üç adet ok yakalamak gibi yaşının oldukça üstünde yetiler gösteren başka bir beyaz saçlı, sekiz klana mensup yaşlı teyze, filmin güçlü kadın karakterlerinden birini oluşturmaktadır. Nihayetinde Sekiz Klanın gençlerini örgütüleyen de, teyzenin ta kendisidir.
Genç gelin ve damadın önünde Beyaz Saçlı henüz gelin olamamış Gelin’e karşı siper olan Cho Yi Hang’a hiç acımadan saçlarını kılıç gibi geçiren (İşlev 2) büyük gelin, “Sana ihanet etmek istememiştim” diyerek saldırıya karşılık vermeden, gögsünde sakladığı o meşhur çiçeği kendisine fırlatan Cho Yi Hang’a karşı yumuşadığı esnada, “mutlu son diye birşey yoktur”u bilmem kaçıncı kez ispatlamak isteyen filmin gazabına uğrayacak, şu ana kadar sizlere uyuzluk yaparak adını bile geçirmediğim, cadının önde gideni baş nedimesi tarafından sırtından bıçaklanacaktır. Hemen ardından, birbirlerini affederek, birbirlerinin kollarında can veren Cho Yi Hang ve Beyaz Saçlı henüz gelin olamış Gelin, cennete (!) yükselirken (sallıyorum dikkate almayın), genç gelin ve damat ise birbirlerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşarlar.
Sonuç?
