8.1.10

KAN GÖLÜ BALESİ A.K.A NINJA ASSASSIN

Bu akşam, iş sonrası kendimi bir sinema salonuna attığımda, son zamanlarda sık sık karşılaştığım “bir şey beklenilmeden izlendiğinde…” bazlı eleştirilere gıcık kaptığımdan olsa gerek, beni neyin bekleyip neyin beklemediği, hiç umrumda değildi doğrusu. Her daim bu ‘bekleme’ durumunu dillendiren büyüklerime “Pardon ağbi ama, hâlâ bir ninja filminden bir şey bekleme gibi bir saflığın varsa, o halde büyük bir problemin var demektir!” demek isterdim. Anlaşılacağı üzere tüm gün, akşamın gelmesini iple çektikten sonra Ninja Assassin’i seyretmiş bulunuyorum. Dolayısıyla sıcağı sıcağına yazma gereği duyuyorum.

Klasik bir ninja intikam öyküsüne, üst sos olarak bol kan, kenar sos olarak da gizli dosyalar katan film, esas olarak, “ninjanın merhameti olur mu, olmaz mı?” ve yahut “olmalı mı, olmamalı mı?” sorunsalı üzerine yoğunlaşıyor. “Alakaya çay demle!” diyen 80’ler gençliği (sen çok yaşa abi e mi!) için, ocağa çay koyup hemen döneceğim…

Kendi kültürlerine yabancı, artık yozlaşmış uzakdoğuluların, tam da ‘ninja’ ile dalga geçtikleri sırada, ortamı basan ninjalar tarafından katledilişleriyle açılan film, ilk dakikadan insanın içindeki yağları eritiyor. Berlin Europol’de çalışan ajanvari Mika’nın, üzerinde çalıştığı dosya, ninja klanları ile ilgili bazı gerçekleri açığa çıkardığında, ortağı Maslow da ninja diye birşeyin varolmadığı inancını devam ettirmek istese de, kendilerini tam da bu gizemin ortasında bulmaktan kurtaramıyorlar. Hikayenin bu kolu, ninja fenomenini tam da x-files estetiğiyle yakalarken, diğer yanda esas oğlan ninja Raizo’nun, hem bugününe hem de flashbacklerle dününe bakma fırsatı yakalıyoruz. Küçük yaşta kimsesiz kalan oğlanın, Ozunu Ninja Klanı’nın lideri tarafından, acımasız katil ninja olarak yetiştirilmesi evreleri, kayda değer. (Bu arada not, yazı içerisinde klişe kelimesini kullanmak istemiyorum, zira 2010’da bir ninja filminde klişe olmayan bir şey bulmak isteyeni alnından öperim…). Üstelik, kişisel olarak filmin en güzel sürprizi (nasıl sürprizse artık, karıştırmayın oraları), 80’lerin ninja yıldızı Shô Kosugi’nin, Ozunu Klanı Lideri rolünde, tüm film boyunca arz-ı endam eylemesi. Her ne kadar filmin kahramanı Raizo açısından bakacak olursak, Kosugi’nin yıllar sonra yeniden kötü ninja olarak seyirci karşısına çıktığını söylemekte fenalık olmasa da, genel çerçeveden bakıldığında, hiç de kötü ninja değil. Bu arada, yıllar sonra ekranda, bizzat Kosugi tarafından icra edilen ninja parmak hareketlerini gören nostalji kumkuması seyircinin gözyaşlarına hâkim olamayacağı uyarısını da verip, filmin intikam temasına değinelim.

Ozunu tarafından, küçük yaştan itibaren, kalpsiz olarak yetiştirilen ninjalardan biri olan Raizo, klana ihanet eden sevdiceği kızın, Ozunu’nun verdiği emirle öldürülmesinden sonra, intikam ninjası formatına girecek ve önüne gelen ninjaya kök söktürecektir. Bu arada, işin içine karışan ajanlar, her ne kadar gözümde, Godzilla’ya ateş açan askerler tadı bırakmışsa da, bir müddet sonra gözle takip edilemeyecek hareketlilikteki aksiyon sahneleriyle ve dahi galon galon kanın esirgenmediği (görsel efekt galonundan bahsediyorum, yoksa onca adam çalışıyor zaten şu film işinde, bir de temizlikçiye paramı verecekler allasen!) gore’un göz çıkartan estetiğiyle, arada bir dişsizmiş imajı veren Shô Kosugi’nin çok sevdiğim ingilizcesiyle, yıllar sonra ninja filmi izlemek isteyen bünyelere iyi gelecektir diye düşünüyorum. Gelmezse de canınız sağolsun ne yapalım… Kendi açımdan birkaç ay arayla önce Yasuaki Kurata’yı Shinjuku ‘Faciası’nda ve Blood: The Last Vampira'da, ardından da Kosugi’yi yeni bir filmde görmüş olmak bile yeterliydi.

...............................................................................

Filmle ilgili açık veren çeşitlemelerime geçiyorum, yanlışlıkla bu yazıyı okuma gafletinde bulunan arkadaşları uyarırım. Kafama takılan birkaç şeyi sıralayayım. Aşağıdakiler hakkında geyik yapmak isteyen olursa sevinirim.

1. Ozunu Klanı’ndan kaçanlar neden hep kızlardır?
2. Ani ninja saldırıları sırasında, ete saplanan ninja yıldızını hemen hissedip, çığlık atmak mümkün müdür? Bunu mümkünse Mythbusters araştırsın istiyorum.
3. Gerçek hayatta da şarkıcı olduğunu öğrendiğim Raizo-gerçek adı Rain’le, esir esildiği sahnede bir ajan tarafından “Onun ninja olduğundan emin misin, daha çok boyband üyesine benziyor” dalgasını pek sevdim.
4. Annem hep, kadını saç gösterir der. Bana kalırsa bu sadece kadınlar için değil, bir kısım erkekler için de geçerli. Bakınız Raizo’nun öğrenci hali, Bakınız Raizo’nun intikamcı hali.
5. Filmin oturduğu intikam konusu biraz yavan geldi ya, sesimi çıkarmıyorum.
6. Tüm film Berlin’de geçiyor. Ama neden?
7. Son olarak da Shinjuku ‘Faciası’ndaki gibi bu filmde de, daha hafif olmakla beraber bir dil sorunu var, herkesin ingilizce konuşması gibi. Ama onu da gözardı ettim. Belki de ikiyüzlülük ettim.

Son olarak 80'ler Kosugi filmlerine aşina olan yönetmen James McTeigue ile bir alıp veremediğim olmadığını belirtir, iyi değerlendirme ve işin teknik kısmı için has sinema sitelerini gezmenizi salık veririm.

Shô Kosugi-san, film hakkında konuşuyor;
"I was shocked when I saw the script, when I saw the name Ozunu, I smiled because what most people don't know is there was a real Ozunu, who was born in the Kinki District and is the ancestor of the Shugenja, mountain warriors who practiced Shugendo. He's an ancestor of the ninjutsu. So the research was so good. To play this role, I was honored to do that."

2 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Omoshiroi! Miru, yoshi! :-D

Tuğba dedi ki...

Hontou? Sugoi! Zehi, miru ne! :-)

Boş işler bunlar...