9.5.09

SAKİN OLMA İHTİMALİM NEDEN BU KADAR DÜŞÜK KABAKULAK?

Halbuki sabah ne kadar iyiydim. Kahvaltı niyetine en sevdiğim şey, zeytinli açma hüpletmiş, heavy metal açmış, bizim çocuklarla şakalaşmış, biraz yazı yazmış, üç beş fotoğraf çekmiş, rahat bir Cumartesi geçiriyordum. Ne olduysa akşama doğru sinemaya gitmeye karar vermemle oldu. Daha doğrusu sinemaya ‘nerde’ gitmeye karar vermemle başladı.

Hazır saati uygunken ve hem işe hem eve yakındır diye Historia adındaki gerzek alışveriş merkezine gitmeye karar verdim. Camiden çıktım, insan güruhunu yararak sinemaya vardım. Bilet gişesinde (gişe deyince hep kapalı kutu düşünüyorum nedense...) önümdeki 14-15 yaşlarındaki üç çocuk “Ay acaba hangi filme gitsek” diye tüm afişleri teker teker sayarak bir müddet önümü meşgul tuttular, bu arada biletçi hanım kızımıza da “o film nasıl, bu film nasıl” diye soruyorlar. Çocuklardan daha aklı başında gözüken kızcağız Star Trek’e gidelim dediyse de daha Sulu olduğu hemencecik anlaşılan kızcağız “Ya bilmem ki, bak ‘Erkekler ne söyler kadınlar bilmem ne anlar’ diye bir film varmış. Ona gidelim” dedi. Bu arada üçüncü kişi, oğlan çocuğuna baktım ben haliyle. O zavallım dut yemiş bülbül gibi birşey diyemedi. Neyse bunlar tam bileti kestirirken gişedeki hanım kızımız “Film altyazılı. İyi seyirler” diyecek oldu ki, Sulu olan küçük kız “Ne? Altyazılı mı? Şaka yapıyorsun herhalde. Ben altyazıyı okuyana kadar film biter” diye karşılık verdi. Ben içimden kıza karşı “Şaka yapan O mu, sen misin acebe?” diye geçirirken “Ya o zaman başka bir filme girelim” dedilerse de gişe kızının “Animasyonlar hariç tüm filmler altyazılı. Ama bakın Türk filmi (Usta) var. Ona girebilirsiniz.” demesiyle Sulu “Ay ağlatıyoo muu?” diye sordu. Gişedeki zavallım da saftirik saftirik “Yer yer ağlatıyor, yer yer güldürüyor” dedi, ne desin! Gel gör ki öteki kızcağız biraz mırınladı kırınladı, neyse sonunda ‘Erkekler pışt demiş, gelinim sen anla’ adlı filme girmeye ikna etti diğerlerini.

Şimdi ben güleyim mi ağlayayım mı? Hayır, bir yerde hak veriyorum. Çocuklar küçük, eğitim sistemi malum, bir de ‘gelişmiş’ diye tabir edilen ülkelerde filmler hep dublajlı. Çocuk ne yapsın? Öte yandan o ne acayip konuşma şekliydi öyle, çözmek için Uhura ’yı getirmek lazım.

Bu yavrular ortamı terkettiler ya adımımı öne attım, yandan biri gişedeki kıza lafla atladı. Yine “Erkeğim, öyleyse konuşma hakkım var” adlı filme iki bilet istedi. Hanım kızımız, hanımlığını hiç bozmayarak, istediği yeri sordu. Oğlan, az ilerde oturan sevgilisine bir bakış fırlatıp, “Çiftli koltuk var mı?” diye sorduysa da ekranda tüm koltuklar bireysel ve hür olarak yeşil yeşil yanıp sönüyorlardı. Oğlan biraz hayalkırıklığıyla “Ver işte arkadan” deyiverdi. Ben burda bi yarabbi şükür çektim. Bilet alma sırası gözyaşlarım eşliğinde nihayet bana gelmişti.


Ön sıralardan istediğim yeri söyleyince, kızcağız “Ama orası çok ön. Bakın, ben size şurdan vereyim” dedi. Yavrum evladım severim ben önlerde oturmayı! 1- İnsanlardan soyut oturmak hoşuma gidiyor. 2- Filmin tümünü göremesem de ekranın içine girmişim hissi beni yiyip bitiriyor. Kaldı ki, birkaç dakikadan sonra tüm perdeye odaklanıyorsun zaten. Bu arada sinirim derece derece yükseliyor tabii. Ama dışarı yansıtmıyorum.

Neyse aldım bileti, girdim salona. Akşam saati olmasına rağmen, salonda benden başka iki kişi daha vardı ki en arkada oturduklarını söylememin bilemem gereği var mıdır? Bekliyoruz ve reklamlar. Fokurdamaya tam olarak, emniyet müdürlüğünün vespalı genç kızı trafik magandasından korumak için eskortladığı reklamda mı başladım, yoksa bilmem ne ralli şampiyonu kadının, dana gibi topuklarla, cartötesi pembe spor arabanın içinde tuvalet kağıdı rulolarının içinden geçtiği reklamda mı başladım emin değilim. Bu reklamda bize ne denmek istenmiştir merak ediyorum doğrusu. Karşı cinsin gözünde erkeksi ‘faaliyetlerle’ doruk noktasına ulaşmış hatunlar, her insanoğlunun yakından tanıdığı o üç harfli kutsal şeye mi layıktır (Dilde buna B.O.K. diyoruz sanırsam). Hayır niye bazı şeyler yalnızca tek bir cins için mübah oluyor bir anlasam. Gene k*çından mı anlamışım? Herneyse... Kanım 15 saniye içinde son raddeye gelip kaynamadan bir Termi (natör) fragmanı patladı perdede, amanın soğudum azıcık.

Yer yer gözyaşları içinde seyrettiğim film bitip de perdede jenerik akar iken, pat diye ışıklar açılıp film durduruldu. İçimden “Bittiniz oğlum siz” diye geçirerek arkaya döndüm, görevlilerden biri orda duruyor sap gibi. Jenerik tam bitmeden filmi niye kestiklerini sordum “Film bitince kapatıyoz abla” didi bağa. Ben de “Mantıksız. Size inanma ihtimalim %0” diye cevap vererek - ama mevzu bahis şahsın eski dönemlerindeki daha duygusuz haline bürünerek - ortamdan ayrıldım.

Dışarı çıktığımda bir gelip bir giden öfkem, üstümden geçen onbininci uçağa bakarken, ters taraftaki dolunayı farketmemle nedene bağlanmış oldu. Semada tabak gibi bir ay varken sakin olmam beklenebilir mi? Bu gece kimi ısırmaya geliyorum,hu? Karar verdiniz mi?

Bu arada gittiğim filmin adını bana mail atan okuyucuma iki ısırık hediye ediyorum. Aradığın cevap yazının içinde bol bol gizlidir genç!

4 yorum:

shingetsu dedi ki...

hmmmmm Marvel:))))

shingetsu dedi ki...

ay marvel yazmışım.....nayır..wolverine demek istemiştim aslında:P... yoksam star trek mi:))))

karakacak1953 dedi ki...

Merhaba Tuğba san
Bende anlamıyorum.Neden türk sinema salonda jenerik akarken ışık yakıyormu.Japonyada asla yakmaz.
Acelen ne.
Selametle

Tuğba dedi ki...

Shingetsu'm,
Seç birini! Hoş, seni her daim ısırırım hiç sorun değil:)Yalnız biraz şişmanla! Dişime gelesin bre sıska!

Masakuni-san,
Vallahi tez canlı bir milletiz ne diyeyim:)

Boş işler bunlar...